frederik ruysch
-
muayehanesinde ölüler korosu konuşturan hollandalı anatomist(1638 - 1731 )
koro der ki:
ey tek edebi olan dünyada
her canlı varlığın yöneldiği ölüm sende dinlenir bizim
ruhtan yoksun varlığımız
hoşnut değil ama kurtulmuş
eski acıdan . götürüyor
bilinmeze bu ağır düşünce bizi
karmakarışık akıldaki koyu bir gece gibi
tükendiğini hissedior çorak ruh
umutlanma arzulama gücünün
kurtuluyor böylece acıdan korkudan
ve eriyor boş ağır
ve sıkıntısız zaman
yaşadık: bir süt çocuğunun ruhunda
korkunç bir larvadan
ya da korkulu bir rüyadan
nasıl karanlık bir anı kalırsa
öyle kalıyor bizde bu anısı da
hayatımızın. ama anı uzaktır
korkudan. ne olduk?
ne oldu yaşam adını alan
o acı zaman parçası?
bizim düşüncemize göre bugün
yaşam gizemli hayranlık verici
ve görünmektedir bilinmeyen ölüm
canlıların onu düşündüğü gibi
nasıl kaçıyorsa ölümde yaşarken
öyle kaçıyor şimdi de yaşam ateşinden
bizim bilinmyen varlığımız
hoşnut değil ama emin
yazgının engellediğinden
mutlu olmasının ölümlülerin ve ölülerin
leopardi -
frederick ruysch ile mumyalarının konuşması, giacomo leopardi’nin 1824 yılında yazdığı operette morali ‘de( hisseli kıssalar ) 6 sayfalık kısa bir metindir. giacomo leopardi bu bölümde ölüm ânını acı değil zevk kaynağı olarak gösterir. bu konuşmanın başındaki şiir giacomo leopardi’nin en önemli yapıtlarından biridir. ruysch mumyaya ölüm anında bedeninizde ve ruhunuzda nasıl hisler duydunuz diye sorar. mumya, tam ölüm anını farketmedim der. ruysch nasıl farketmezsin der. mumya ise sen ne kadar dikkat etsen de, uyumaya başladığını fark etmiyorsan öyle der. burada ölüm anı uykuya dalma sürecine benzetilir. ölüm acı verici bir şey olarak değil, zevkli bir şey olarak sunulur metinde.
mumya: hisseden kişi farkına varmıyorsa , nasıl bir acıdır bu?
ruysch: her durumda , herkes ölüm hissinin son derece acı verici olduğu kanısında.
mumya: sanki ölüm, tam karşıtı değil de, bir hismiş gibi.
ruysch: gene de, ruhun doğası konusunda epikurosçuların görüşünü benimsiyenler kadar genel kanıda olanlar, hepsi ya da büyük bir bölümü benim söylediğime katılıyor; bir başka deyişle, ölümün doğası gereği ve kıyas kabul etmeyecek ölçüde keskin bir acı olduğuna inanıyorlar.
mumya: öyleyse, aranızdan herhangi birine sor: insan, yasamşal işlevlerinin uyku, uyuşma, bayılma veya herhangi bir nedenle az ya da çok kesintiye uğradığı ânı fark etme yetisinden yoksunsa , aynı işlevlerin bütünüyle, üstelik kısa bir süre için değil , sürekli olarak durduğu ânı nasıl fark edecektir? bunun da ötesinde , yaşama özgü bir his ölümde varlığını nasıl sürdürebilir? daha doğrusu, nasıl olur da ölüm doğası gereği, yaşama özgü bir his olabilir? hissetme yeteneği zayıf düşüp azalmakla kalmayıp, yitip gidecek kadar asgari bir şeye indirgendiğinde, kişinin güçlü bir his duyabiliceğini mi düşünüyorsunuz? bakın! çok ağır ve acı çektiren hastalıklardan ölenler bile, ölüm yaklaştığında, son nefeslerini vermeden az ya da çok önce sakinleşip rahatlarlar; böylece iyice azalan yaşamlarının artık acı çekmeye yeterli olmadığını, dolayısıyla acının yaşamdan önce sona erdiğini görebiliriz. her kim ölüm ânında acı çekerek öleceğini düşünüyorsa, ona bizim adımıza bunu söyleyebilirsin.* * * -
anatomide kullanılan gövde parçalarını bozulmadan saklayabilmenin bir yolunu bulan ama bunu açıklamayan enteresan bir anatomi bilgini. ruysch zarı adı verilen koroidea'nın iç tabakasını da keşfetmiş. neyse ki bunu gizlememiş.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap