hesabın var mı? giriş yap

  • bir aysel tuğluk açıklaması. tuğluk; "kürt siyasetçileri olarak şunu açık ve net söylüyoruz. bir tek gerillanın burnu kanarsa bunun hesabını sorarız. hükümete çağrımız, herhangi bir provokasyona meydan vermeden, tek bir gerillaya zarar gelmeden, bunun tedbirleri alınarak çekilme sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasıdır." demiş.

    başbakan türk askeri için böyle bir çıkış yapamadı, tek askerimize zarar gelirse bunun bedelini ödetiriz diyemedi ya. şimdi susup izlesinler. baraj yapımını durdursunlar, karakolları yıksınlar, gerilla geçerken selam dursunlar. alkışlar hükümetimize.

  • çocukları tarafından ciddiye alınmayan insan. bilal bile. yazık.

    adam paralıyor kendini, 3 çocuk 4 çocuk diye ama kendi evlatlarının tınladığı yok. bilal'in 2 çocuğu, burak'ın 1, esra'nın 1 çocuğu var. hepsi de en az 10 yıldır evli.

    bence adamın tüm siniri bundan. çocukları lafını dinlese pamuk gibi olacaktı şimdi.

  • sanırım kimse trt'den takip etmiyor :)
    geliyoruz şimdi kutuyu açmaya dediği saniye trt yayini kesti.

    ulan acınacak haldesin trt cidden acınacak haldesin.

  • konuya çok kısa bir giriş yapalım.

    1989 senesinde, o ana dek olimpiyatlarda veya uluslararaı spor müsabakalarında kayda değer bir başarısı olmayan ülkemizi seul'de temsil etmesi için naim süleymanoğlu ülkeye ithal edildi ve başarıyı olimpiyatlarda yakalayarak bayrağımızı göndere çektirdi. o günden sonra ise halter gibi çok reytingi olmayan sprolardan, futbol gibi daha popüler sporlara kanalize oldu devlet yatırımları ve ilgisi.

    o yıllarda ülke için milli takım öncelikli olduğundan büyük değişim milli takımla başladı. sepp piontek ile taktik öğrenen türk topçuları, hocanın gidişinden sonra anca uygulamaya geçirdiler öğrendiklerini. akabinde 2002 dünya kupası üçüncülüğüne ve hatta 2008 avrupa kupası üçüncülüğüne kadar bir yükseliş dönemi yaşandı.

    klüp takımları ise tam anlamıyla bu başarıyı devam ettiremediler. zira şampiyonlar ligi adı altında yeni bir oluşuma geç adapte oldu ülke futbolu. milli takım hassasiyeti nedeniyle senelerce uygulanan yabancı sınırlaması yüzünden klüp bazında o en yüksek seviyedeki oyun anlayışından uzak oyuncularla mücadele ettik. tek nedeni bu değil ama etkili oldu.

    şimdi gelelim şampiyonlar ligi'nin tezgahına. bakın 2 büyük takımı olan ispanya lige 4 takımı direkt yolluyor. tek büyüklü almanya 3 takımla temsil ediliyor. italyası, fransası hepsinin kontenjanı ülkelerindeki büyük takım sayısından fazla. istisna ingiltere. biz ise 1 direkt 1 de elemeli takım yolluyoruz ama büyük takım sayımız 3 hatta belki 4.

    bu şu demek. real madrid ligi beşinci bitiremeyeceği için de fakto her sene şampiyonlar ligi'ne çıkacak. bu nedenle o lig'de oynayabilecek bir sürü a(+) oyuncuyu senelerce kadrosunda tutacak sözleşmeler yapabiliyor. şampiyonlar ligi'nde başarı için bu a sınıfı topçuların kadroda olması şart. yoksa ne yaparsan yap iş hüsranla bitiyor.

    şu meşhur 8-0'lık liverpool maçı kadromuza bir bakalım... hakan arıkan, serdar kurtuluş, federico higuain, koray avcı, ibrahim toraman, ricardinho 78, lamine diatta, ibrahim üzülmez, serdar özkan, ali tandoğan 46, edouard cisse, matias delgado, bobo... şu adamlardan hangisi yahut kaç tanesi şampiyonlar ligi takımlarından herhangi birinde direkt oynayabilirdi? en fazla ikisi. gel gelelim liverpool bu klasmanda en az 7 oyuncuyla çıktı. sonuç malum.

    bu sezon gerek adriano, gerek pepe, quaresma, fabri, medel, babel nereden bakarsanız a sınıfı bilemedin b(+) kalitede 8 oyuncu var kadroda. işe o sebeple de grup aşamasında sükse yaptı takım.

    ama bu durum gayet tesadüfi bir durumdur. birincisi real madrid pepe ile sözleşme yenilese gidip de o adamı alacak maddi güç yok. ha keza babel ve adriano da öyle. zaten bizim lig'de sadece şampiyonun direkt gittiği düşünülürse, bir nevi piyango bu işler. yani şampiyon olacaksın, sonra koşa koşa a sınıfı adam bulmaya çalışacaksın piyasadan. her takım için bu böyle...

    ülke puanı iki yahut üç takıma yetmediği için ise her sene sadece bir takım bu kadroları kurabiliyor. ötekiler ise idare edecek transferler yapıyorlar. işte bu sene fenerin janssen'i yahut galatasaray'ın belhanda'sı gibi. mecburen yapıyorlar tabi. sivas belediye maçını kazanmak için ronaldo şart değil.

    işte bu dönemde bir karar alındı. yabancı sınırı kalktı ve senede oynadığı hepi topu 10 maçla ülke puanını artıramayan milli takım tasfiye edilip, iş özele verildi. klüp takımları daha faydalı olduğuna kanaat getirdikleri yabancılara yöneldi. an itibariyle durum nispeten iyi gibi. elbette ki hedef kısa zamanda iki takımın direkt gidebilmesi. o zaman işte üç takımımıza da yer açılmış olacak.

    şampiyonlar liginin asıl tezgahı ise şu: bütün pastayı 10 takım arasında çeviriyor bu sistem. yeri garanti on takım bir şekilde son sekize kalıyorlar zaten. şu 20 yıl içinde oraya gelememiş ağa babalardan tek takım manchester united, onlar da yürüye yürüye europa ligi'ni kazandı geçenlerde. sonuçta kim ne derse desin, şl kontenjanımızı 2'ye çıkartmadan bu lig'de ezilmeye mahkumuz. herkes mahkum. ne bir romen ne bir danimarka şapiyonu var. varsa yoksa ağababaların ilk 4 sırası. bir kere o üst seviyeye yerleşebilirsen, sırtın yere gelmiyor. giremediğin zaman marabalarla boğuşup duruyorsun.

    bu lig şampiyonlar ligi falan değil. birkaç ülkenin birkaç takımını semirtme organizasyonu. ispanya dördüncüsünü alana dek bir macaristan şampiyonunu al da adı konsun (şampiyon klüpler kupası bu nedenle bitti zaten) adını hak etsin... yok. maraba bok yesin ligi bu...

  • "burnunuzun içinde bir organ var " desem ufkunuz iki katına çıkar mı?

    evet doğrudur var. adı da : jacobson organı veya vomeronazal organ kısaca vno.

    vno ilk olarak hollandalı botanikçi ve anatomist frederik ruysch tarafından 1703 yılında iki yaşındaki bir erkek kadavrayı incelerken bir yapı olarak tanımlamış sonra danimarkalı cerrah ludwig jacobson, vno'nun önceki raporlarını kapsamlı bir şekilde incelemiş, insanlarda varlığını açıkça reddetmiştir. varlığını ve işlevini destekleyen birçok makaleye rağmen, insanlarda bir vno'nun varlığı hala geniş çapta tartışılmaktadır.

    vomeronazal organ (vno), nazal septumun anteroinferior kısmında yer alan bir yapıdır ve aksesuar koku alma sisteminin bir parçasıdır. hayvanlarda bu organ insanlara göre daha büyük olduğu biliniyor ve yapılan deneylerde bu organın feremon reseptör hücrelerini aktifleştirdiğini, hem sosyal hem cinsel davranışlarında önemli rol oynadığını kanıtlanmıştır.

    insanlardaki vomeronazal organ ise koku almaya yardımcı olan bir organdır. zengin bir vasküler ve glandüler ağ ile donatılmış, burun kemiğine gömülü bir kesedir. organ, hem sinir yoluyla feromonların alınmasında afferent( getirici) nöronlar olarak işlev görür hem de gonadotropin ( kadınlarda overler, erkeklerde testislerin fonksiyonlarını düzenleyen hormonlardır. seks hormonlarının sentezi için gereklidir) alınmasında işlev görür. diğer gürüş ise insanın vomeronazal organla doğduğunu ancak zamanla bu organın köreldiğini öne sürer. bunun nedeni olarak, feromon ( terleme yoluyla yayılan bilgi taşıtıcı uçucu kimyasal) salgılarımızın ,henüz tam olarak bilinmeyen bir nedenle, baskılanması örnek gösterirler. muhtemelen feromonların baskılanması, insanın sosyal yapısının giderek karmaşıklaşmasına bağlıdır.

    incelemek isteyenler için aşağıya görsel bırakıyorum.

    görsel
    görsel

  • seçmenini çok iyi tanıdığı için açıklamayı yaparken "türkiye'nin bazı assetlerini satacağız" demiş. nasıl olsa seçmeni asset kelimesini anlamıyor ya. ülkenin varlıklarını satacağım yani izmir alsancak limanı, botaş, turkcell, thy ve saire dese kendi tabanı bile anlar çünkü. bilmedikleri kelimeleri seçip kullanıyor, sonra da diyor ki "botaş'ı satacak diyorlar yok ne alakası var biz neyin satılacağını biliriz" sanki botaş asset değilmiş gibi, yani asset derken böyle kurumlardan söz etmiyorum başka şeyler yaaaa satılacak olanlar dert etmeyin mesajı veriyor. tabanı da bunu yiyor. sen kalkıp varlık fonundaki kurumları satacak bu adam dediğinde de seçmeni sana çemkiriyor niye iftira atıyorsun diyor. vallahi yıldım ya.

  • çevre ve şehircilik bakanı mehmet özhaseki’nin rezil açıklaması.

    kaynak

    özhaseki:ev sahipleri, (eğer ölüleri de yoksa) valla yıkıldığı iyi olmuş bize villa verdiniz diyor.”

    bu nasıl rezil bir açıklamadır,depremin yıldönümünde,daha binlerce kayıp ve cesedi dahi bulunamamış insan varken,bu nasıl berbat bir zihniyettir?