hesabın var mı? giriş yap

  • çin'den binlerce sağ ayakkabı teki ithal edip gümrükte bırakmak. sonra gümrükteki açık arttırmaya katılıp bunları cüzi fiyattan satın almak. daha sonra aynı işlemi sol ayakkabı tekleri için uygulamak. akabinde yurt içinde ayakkabıları birleştirmek. gümrük vergisinden çok büyük oranda yırtmak. yıllar boyunca duyduğum en afilli üçkağıtçılıktır bu.

  • at üstündeki heykellerde, eğer atın iki ön ayağı yere değmiyorsa, o kişi yaşamını savaşta kaybetmiş demektir.

    atın tek ayağı yere değmiyorsa, atın üstündeki kişi, savaşta bir yara almış demektir.

    eğer, atın dört ayağı da yere basıyorsa, kişi, yaşamını doğal olarak yitirmiş demektir.

    edit: bu kurala avrupa vb. yerlerdeki heykeller dahil. maalesef ülkemizdeki heykeltraşlarımız buna pek dikkat etmiyor.

  • ak gönüllerin "bakın herkeste öyle" diye gizlemeye çalıştığı muhtemel kriz.
    sığır gönüllüler, büyüme rakamları iyiyken "bütün dünya büyüyor" demiyorlar.
    tam akp ağzı, iyi şeyleri büyük ustadan bileceğiz, kötü bir şey oldu mu global konjonktürden. size bu ağzı öğreteni de, öğretenin ağzını da, sizin dimağınızı da...

    pis reziller.

    tanım: çıkması -daha doğrusu derinleşmesi- için dualar ettiğim, bilhassa dolarla borcu olan akp'liler için beklediğim kriz.

  • hala acun'un yaptığı programları izleyen, iki sayfa kitap okumaya çalışmayan insanlardır. sadece halka gömüyorum sanılmasın yakın çevremin yüzde 95'i de bu gruba dahildir.

  • uyarı: yazı baştan sonu spoiler içermekte olan bir analiz yazısıdır.

    --- spoiler ---

    birincisi bu bir dram filmi. hem de çok iyi bir dram filmi. aşk, aile gibi kavramları fazla işe katıp işi bulandırmadan, bir kişinin hayatını verebilen bir dram. film sıkıcı kelimesini hak etmiyor çünkü tam aksine büyük bir tempoya sahip. peki film ne anlatıyor? dublör olan ve araba yeteneklerini yasa dışı eylemlerde kullanan bir adamın hikayesi. peki bu hikaye çok mu düz anlatılıyor? hayır.

    filmde karakterlerin derinliği olmadığı koca bir yalan. evet yan karakterlerde fazla detaya girilmemiş ama bunun sebebi olayı tamamı ile esas oğlanın gözüne indirgeyebilmek. shanon gibi karakterleri daha iyi tanısak, duygu bölünmesi yaşayabilirdik ancak onların yüzeysel geçilip ryan’ın karakterine odaklanılması filmi birincil açıdan izlemenizi sağlıyor.

    bir defa ryan’ın yapısını iyi incelemek lazım. bazıları “ya onun da hiç mimiği yok, çok düz” diye eleştirmiş ancak bu role de o iyi oturmuş. çünkü bu karakter, zaten duygularını yansıtmak ve yaşamak konusunda özürlü bir karakter. kendisine iş veren shanon hariç ikinci bir insanla yakınlaşamıyor bile. ancak komşusu ve oğlu arasında oluşan bağ ona özlemini çektiği “aile” kavramına yaklaştırıyor ki sonra adamın hapisten çıkması ile hayatın kendisine koklattığı bu nimet geri çekiliyor. şimdi burada detaylı düşünülmesi gereken çok nokta var. ryan bir dublör, yani hayatını kendini başkalarının yerine koyarak kazanan biri. aynı anda kendisine ait bir hayatı da yok. kendisine özel olan tek durum gece çıktığı yasa dışı soygunlar. onda da kuralları çeşitli ancak en önemlisi, çalıştığı insanlarla tekrar görüşmemesi. bu çok önemli unutmayalım. ryan, komşusu ile yakaladığı uyum sonrası kendini tekrar hayatta dublör konumundan esas oğlan konumuna geçmiş hissediyor. tam bu anda, yatırım ile gelen yarış marış mevzuları patlıyor. bunlar paralel. ryan’ın insan ilişkilerini geliştirdikçe, hayattaki rolünün daha ön plana çıkmasını anlatıyor. ryan, kendi hayatının başrolüne oturdukça, buna sebep olan komşununa daha çok bağlanıyor. öyle ki, hiç bir halükarda onu (ve oğlunu) kaybetmemek için, en önemli kuralını yıkıyor. neydi o kural? iş yaptığı insanlarla tekrar görüşmemek. barda kendisine yanaşan adamı terslediği sahne boşa konulmamış. ancak değil tekrar görüşmek veya iş yapmak. arkadaşım dediği bir insan ile çalışmak onun kendi kurallarını yerle bir etmesi anlamına geliyor. dediğimiz gibi ryan hayatta bir dublör değil, esas oğlan olmak istiyorsa bu duvarı yıkmak zorunda hissediyor. ancak işler ters gidiyor. sorunsuz hayatı, ihlal ettiği kendi kuralları yüzünden bir karmaşa dönüyor. shanon’un ölümü kritik sahne. onu gördüğü zaman ryan işlerin tamamen ters gittiğini ve asla düzelmeyeceğini anlıyor. o yüzden kadın için güvenli ortamı sağladıktan sonra şehri terk ediyor. aslında filmin sonu, aynı anda filmin başı da sayılabilir. çünkü karakterimizin nereden geldiği meçhul, tek ipucu dışında. shanon, komşu kadın arabasını getirdiğinde, 5-6 sene önce geldi iş istedi verdim, yarı ücret verdim gene çalıştı diyor aynı zamanda becerilerini övüyor. bu becerideki bir adamın işsiz olarak ve düşük şartlarda çalışmaya hazır olarak bir anda belirlemesi fazla olanaksız. belli ki beybaba, daha önce de böyle bir durum yaşamış ve insanlara yanaştığı için bedel ödemiş ve filmi izlediğimiz yere gelmiş. bunu daha önce de yaşadı mı? tekrar yaşayacak mı? bilmiyoruz. ama ryan, gölgelerde yaşamak ve hayatta hep dublör olmak zorunda. çünkü ne zaman normal bir insan olmaya çalışsa, ne zaman başrole geçmeye çalışsa sonu felaket oluyor. etrafındaki insanlara zarar veriyor.

    böyle sağlam bir karakterin yanı sıra, beklenmedik ölümler, silahlı çatışmalar, araba sahneleri de filmin ekstrası oluyor. şahsen standart vurulduğunda “hadi be” tepkisi verdim. bu kadar kibar değil tabii ilk iki harf aynı sadece gerçek tepki ile. ha keza soygun ortağı hatunun kafa patlayınca.

    ryan’ın, yasa dışı işlerle uğraşmasına rağmen, esasen “kötü adam” olmadığı ve olamayacağı da, strip club benzeri bastığı yerdeki sahne ile mükemmel verilmiş bana kalırsa. içeri girmiş şeklini koyan, estiren ryan, telefonda karşısında gerçekten tecrübeli birini bulunca panikliyor ve hata yapıyor. çünkü ryan dublör. esas oğlan değil. ortaya koyduğu “badass” imaj sadece bir maket. sevdiği insana zarar verebilir diye kafatasını ezdiği adam da bu gerçeği değiştirmiyor. final boss’u boğması da. çünkü bunları yapma motivasyonu para, ün, şöhret değil. bu da son sahnede parayı geride bırakması ile vurgulanıyor.

    özetle toplarsak, film için mükemmel, herkes izlesin diyecek değilim. ancak öneri olarak vermekten çekinmeyeceğim, içine aksiyon sosu çok güzel yedirilmiş başarılı bir dram filmi.

    aklıma gelen tek “keşke” şu; babası öldükten sonra ufak oğlanı bir daha görmüyoruz bir yatak sahnesi dışında. adamın, onları korumak için girdiği karakter sırasında tekrar belirebilirdi genelde sertleşen ve vahşileşen karakterler, çocuk figürler üzerinden eleştirilir. klişe ama güzeldir.
    --- spoiler ---

  • amerika birleşik devletleri'nde ve diğer birçok batı ülkesinde, insanlar sol elin dördüncü parmağında alyans takmaktır. fakat diğer birçok ülkede, bunun yerine alyanslar sağ ele de takılabilmektedir. dünyanın hangi kısımları sağa ya da sola takılmasına karar veriyor? bunun için alyansın biraz tarihine bakarak işe başlayabiliriz.

    alyansın kısa tarihi

    ilk alyansların tarihi, eski mısır'a kadar uzanır. mısırlılar sol elin dördüncü parmağına çemberin sonsuzluğu simgelediğine inanarak, otları ve sazları taktılar. ayrıca sol parmaktaki budamarın doğrudan kalbe gittiğine inanıyorlardı. romalılar buna vena amoris veya "aşkın damarı" derdi.

    zamanla, alyanslar için kullanılan malzemeler deri, kemik, demir, gümüş ve altın (ve daha sonra elmas ve diğer değerli taşlar) gibi metalleri içerecek şekilde evrildi. yakın zamana kadar, erkeklerin alyans takması kadınlara oranla daha azdı. ikinci dünya savaşı, bu uygulamada bazı değişikliklere neden oldu. evden uzakta bulunan bir çok evli erkek, eşlerini ve ailelerini hatırlatan alyans takmaya karar verdi.

    günümüzde dünyada alyansın sağ ve sol ele takılma dağılımı daha çok aşağıdaki resimdeki gibidir.

    https://www.mytriorings.com/…peed.ic.td_3ecl5ip.png

    sola takanlar

    çiftler kuzey amerika, güney amerika ve ingiltere, italya, fransa ve slovenya gibi birçok batılı ülkesindee sol ellerine alyans takarlar. amerika birleşik devletleri'nde, kadınlar (ve bazı erkekler) solyüzük parmağında hem nişan yüzüklerini hem de düğün yüzüklerini takarlar. asya ülkelerindeki insanlar da sol ellerine takmaya eğilimlidir.

    sağa takanlar

    geleneksel hint pratiklerinde, alyans sağa takılır, çünkü sol el kirli olarak kabul edilir. bununla birlikte, modern hintliler, yüzüklerini sola takabilirler. danimarka, norveç, rusya, polonya ve bulgaristan dahil olmak üzere birçok kuzey ve doğu avrupa ülkesinde, alyansın sağ elin dördüncü parmağına takılması yaygındır. portekiz, ispanya ve yunanistan'da, sağ ele takmak adettendir.

    sağ elden sola geçiş veya tam tersini yapanlar

    brezilya'da insanlar nişan yüzüklerini sağa takarlar ve daha sonra yeminlerini ederek alyans yüzüklerini sol ele takmaktadırlar. almanya ve hollanda'daki çiftler ise genellikle tersini yapıyorlar: sola nişan yüzükleri takarken, sağa alyans takıyorlar.

    yahudiler ise evlilik yüzüklerini işaret parmaklarına takmayı tercih ediyorlar.

    kaynak: https://www.mytriorings.com/…left-or-the-right-hand

  • ust edit: bu arada baska detaylar ve karsilastirmali bilgiler de geliyor. bir yazar arkadasin dikkatimi cektigi habere gore 2018 senesinde sarayin genel giderleri 2.6 kat artmisken mutfak giderleri 2 kat artmis. sadece mal ve hizmet alimina 428 milyon 360 bin tl harcanmis. adetten kaynak.

    ust edit2: bahse konu olan sayistay raporu da ektedir.
    --------
    habere gore kulliye'nin maliyeti gunluk 4.5 milyonu gecmis. bunu soyleyen bir muhalefet siyasetcisi degil ha. kerli ferli devlet kurumu sayistay! gunluk 4.5 milyon ulan! ayliga vurdugunuzda 137 milyon lira yapiyor. ne vatan sevgisi ne davaymis arkadas.

    kaynak

    edit: yazar arkadasin uyarisiyla kelli felli kerli ferli olarak degistirildi. cok tesekkurler!

    edit2: turk dil kurumuna (tdk) gore kelli felli de kullanimda ve ikisi de ayni anlama geliyor. bu uyariyi yapan yazar arkadasa da cok tesekkur ediyorum.

    edit3: arkadas tdk'ya degil tdk'ye diye yaz diye baski yapinca ben de acilimini yazmaya karar verdim. cok onemli bir adim attim gercekten de.

  • insanları şaşırtmasını garipsediğim konuşma.

    kılıçdaroğlu zaten yıllardır bunları her tonda, her yerde söylüyor.

    sizin kılıçdaroğlu'nun bunları söylemediğine ilişkin inanışınızın temelinde ahaber ve havuz medyasının sizin beyninizi yıkayıp, sizi manipüle etmesi yatıyordu zaten. kendinizi muhalif olarak tanımlasanız da, aslında erdoğan'ın her konudaki söyleminin esiri insanlarsınız.

    ahaber'in kendi hedef kitlesi üzerinde değil de, muhalif kitle üzerinde bu kadar başarılı olması da bambaşka enteresan bir konu.

  • harun reşid'in oğlu me'mun henüz çocukken, hocası sebepsiz yere ona tokat vurmuştu.

    me'mun, hocasına “neden bana vurdun?” diye sordu.

    hocası ona sadece:

    “sus!” dedi.

    biraz konuştular. me'mun tekrar sordu:

    “neden bana vurdun?”

    hocası yine ciddi bir sesle:

    “sus!” dedi ve konu kapandı.

    aradan 20 yıl geçti. me'mun halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve:

    “bana neden sebepsiz yere vurmuştun?” diye sordu.

    hocası tebessüm ederek:

    “onu hâlâ unutmadın mı?” dedi.

    halife me'mun:

    “asla unutmadım” dedi.

    hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi:

    “o tokadı bugünler için vurdum. zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım. sakın kimseye zulmetme! gördüğün gibi zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen bir ateştir.”

    20 yıl boyunca yaptığın zulmü unutmadık. hesap soracağımız günün özlemiyle yaşıyoruz.

  • adam teknosa, vatan diye isimleri verirken sansürlememiş, telefona marka model uyduruyor. davan hayırlı olsun kardeşim.

  • bugün ev sahibimle hararetli bir görüşme yaptım.

    kendisi koyu bir şekilde ak parti taraftarı, seçimden önce ve seçim sonrası whatsapp durumlarında fanatik bir şekilde paylaşımlarda bulunuyordu.

    neyse, kendisine devletimizin %25 sınır getirdiğini söyleyince küplere bindi, her şeye 3 kat 5 kat zam geldiğini söyledi. açıklanan enflasyon oranına inanmadığını söyledi ben de bunun sorumlusunun kim olduğunu sordum kem küm etti cevap veremedi.

    ben devletimize ve hükümetimize güvendiğimi, devletin %25 sınır getirerek halkı korumayı amaçladığını, burasının bir hukuk devleti olduğunu ifade ettim (!) ve siz buna inanmıyor musunu diye de sordum yine bir şey söyleyemedi kem küm etti.

    çık ben oturacağım demeye getirdi ben de bu ağızları bildiğimi söyledim bilinçli olunca biraz geri adım atar gibi oldu, hafta sonu yüz yüze gelip konuşacağız, bir orta yol bulmaya çalışacağım.

    ancak bu insanların iki yüzlülüğünü sindiremiyorum.