hesabın var mı? giriş yap

  • sezen aksu tarafindan banyoda sarki soylerken kesfedilmis gercekten cok degisik bir ses rengine sahip sanatci. sezen aksu bir roportajinda soylemisti, o ana kadar duydugu en guzel erkek sesiymis banyodan gelen ses. o zamanlar harun kolcak tabi sezen aksu'nun orkestrasinda bas caliyor, sesini duyan yok. bu arada roportaji okuyan annemin yorumu: "ne isi varmis sezen aksu'nun banyosunda?"

  • --- birleşin lan ---

    bahar: bu elbiselerde o kirli parayla mı alındı. di mi o parayla alındı, söylesene abla

    bu sahne sırasında bahar üzerindeki ilk şeyi attıktan sonra sıra giydiği elbiseye geldiğini düşününler, hatta hızını alamayıp ''çıkar çıkar onları da çıkar'' diye bağıranlar ve dışa vuramayıp içinden '' çıkarsana onları ya, onlar da o parayla alındı aslında '' diye düşünenler birleşin lan ! inanıyorum birleşirsek bu ülkede çoğu şey değişebilir. bütün her şeyi yıkar geçeriz, yeni bir türkiye yaratabiliriz !

    --- birleşin lan ---

  • ölüm anında dokunma ve görme hissinden sonra duyma yetisini kaybettiğimiz. kalp durduktan sonra ortalama 2 dk boyunca seslerin algılanabildiği.**

    edit: oha doktorun "hastanın ölüm saati 14.43" dediğini bizzat duyuyorsun lan

  • az once odasina girdim. yorgani siyrilmis ustunden. ustunu orttum. bi'seyler soyledi. ipod touch'i kenarda ekranda one direction'da harry'nin resmi. tusa basinca cikti.
    orttum ustunu sıkica. kenarlari bastirdim. egildim sivilceli yanaklarini optum..
    "yhaa anne!!"
    diye mizmizlandi..
    "sus kiz!"
    dedim..
    egildim cennet kokan bagrini optum, kokladim..
    "anne ! gidiklaniyorum yhaa!!"
    dedi.
    "sus kiz, 12 saat sanciyla dogurdum seni, azcik keyfini sureyim"
    dedim. uyku arasinda guldu. ben basimi boynuna gomdum.
    "anne.."
    dedi
    "seni cok seviyorum.."
    her seye degdi..

  • bu direniş bir kere daha nasıl bir ülkede yaşadığımızı gösterdi. devlet, polisler, eli sopalılar, hayatlarını kaybeden kardeşlerimiz ile alay eden halkımız..

    dedem 1925 doğumluydu geçen sene vefat etti. hayatını yazdı sadece çocukları ve torunları okusun diye. paylaşılmasını istemedi ama ben onun affına sığınarak bir bölümü paylaşmak istedim. dün gece hatıralarını okurken, kanlı pazar gününü anlatışı dikkatimi çekti. dedim ki kendi kendime, bu ülke çocuklarını yemekten bıkmamış, usanmamış:

    "...beyazıt'tan taksim'e yürüyüşe geçen öğrencilere ben de oğlumla katıldım. dolmabahçe'de 6. filoya namaza duranlar yine karşımıza çıktılar, yürüyüş devam etti ön taraf taksim'e ulaştı. ama bir gümbürtüdür gidiyor, acaba neler oluyor, baktık ki taksim çıkışı çember sakallı, taşlı sopalı yobazlarca tutulmuş, önlerinde polis sanki engelliyormuş gibi yapıyor. arkalarındakiler tarafından taş yağmuruna tutuluyoruz. biz aşağıdayız, arada yerden sekerek bir taş gelip kafamı buldu, hafif bir çizikle atlattık. müthiş patlama sesleri geliyor, bizim meydana çıkmamız imkansız. oğlumu merak ediyorum, bir hengamedir gidiyor, neticede iki ölü, yüzlerce yaralı.. (oğlumla) ancak evde buluşabiliyorum. öğrencilerin öğrenim özgürlüğü, atatürk ilkeleri doğrultusunda bilimsel eğitimin hayata geçirilmesini istemesi daha nice masum istekler hükümetçe dinlenmiyor, üzerilerine yobazları salıyor, atatürk ve devrimlerinin iki düşmanı ortaya çıkıyor; ırkçılar, yobazlar.. bu iki grup hükümetçe destekleniyor, besleniyor, böyle bir ortamda çok güçlenecekleri kesindir."

    hiçbir şey değişmiyor bu ülkede. şu açık ki hiçbir zaman geri adım atmayacaklar ve her fırsatta daha fazla vuracaklar. şaşırıyoruz ya hani, bu da olur mu, bu da söylenir mi, diye. şaşırmayalım ve unutmayalım, zalimler dünyanın en korkak adamlarıdır. biri polisin arkasına saklanır kadın tekmeler, satırla dolaşır. bir diğeri yüzlerce koruması ile dolaşıp vatandaşa tokat atar. asla durmayacaklar. çünkü hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu. hiçbir şeye benzemez saltanatı kaybetme korkusu.

    olsun, biz varız.

  • şimdi size sivrisinek ısırığına kesin çözüm olarak mucizevi bir formül yazacağım.

    sonrasında ilgili bölgenin kaşınmadığını göreceksiniz. kendim düşünüp, kendim tasarladım. sonuç olarak gerçekten işe yaradığını gördüm. sizinle de paylaşayım, ölümlü insan ırkı sivrisineklere bir gol atsın bari.

    araştırmalarıma göre sivrisinekler ısırınca, ısırdıkları yere ya kimyasal atıklarını bırakırlar ya da salgıladıkları kimyasal bileşeni derinin o bölgesine bulaştırıyorlar. bu yüzden bizim de derimizde ısırılan o bölgede bu kimyasal bileşen alerjiye sebep oluyor ve kaşınıyoruz. geceler boyu uyuyamıyoruz. i

    şte bu esnada yapılacak şey şu olmalı;

    bir çay kaşığı alın ve alt kısmını çakmakla 5 saniye ısıtın. sonra ısırılan yere ve çevresine hafifçe dokundurun.

    hafif yanmanın ardından kaşıntının bir anda geçtiğini göreceksiniz. işte mucize. püüüiif. bir ağacın oksijen vermesi kadar gerçek ve yunus balıklarının akciğeri olması kadar çarpıcı bir sonuç.

    peki neden böyle oluyor? biliyorsunuz kimyasal bileşenler karbon içerikli. bu yüzden de yüksek sıcaklıkta bozunurlar. et yüksek sıcaklıkta hızlı çürür, çorba hızlı kaynar, bakteriler yaşayamaz ve ölürler. suyu kaynatma sebebimiz, sütü kaynatma sebebimiz hep budur. pişmiş et ile çiğ etin arasında tad farkı vardır; sebebi yapısının değişmesi. kağıtı yakarsak kül olur, şekeri yakarsak karamelize olur.

    işte içerisinde karbon bulunan bu organik sivrsinek salgısını da sıcak bir kaşıkla ısı vererek bozabiliriz. böylece ortada bozunmuş bir kimyasal bileşen kalacaktır ve kaşıntı son bulacaktır.

    insanlığı kurtarmak için özel çalışmalarımdan birisini burada yayınlama gereği duydum. bundan sonra kampa falan gittiğinizde yanınıza bir çakmak ve bir çay kaşığı alın.

  • artık formatını değiştirmesi lazım gidrek sıkıcı olmaya başladı. bence juriyi yarasa gibi yukardan sarkıtmalılar. sesi beğenirlerse de başlarının üstüne düşsünler.

  • bu gece programı kapatırken "bizi izleyen askerlerimize; daha doğrusu vatanını devletini seven, canını kardeşini feda edecek kadar seven askerlerimize selam olsun" diyen şey. aklınca isyan eden yarbaya laf çakıyor. bir reyizci, şehit abisine laf çakıyor, hem de meşrebince.

  • ege kıyılarından tutun da istanbul'un en elit semtlerinde her köşebaşını tutmuş malum teröristlerin saldırdığı esnaftır. aq barzosundaki özgüven, o leş konuşmasındaki tehditkarlık, kanun nizam tanımazlığın vücut bulmuş hali. ülke iyice teksas'a döndü. devlet, kolluk kuvvetleri, hukuk niçin var? herkes kendi düzenini kuracaksa biz niye ve kime vergi ödüyoruz? kaynak

  • ülkenin içinde bulunduğu durumdan haberdardır ancak o durum umurunda değildir.

    aynen kopyalıyorum: #120170581
    "2014 ya da 2015 yılıydı. kuzenim bakırköy'den benim ile buluşmaya anadolu yakasına gelecekti. onu kısıklı civarında arabamla karşılayacaktım. araç da şüpheli görülebilecek kapasitede bir araç değildi. erdoğan'ın yandaşlarının çocuklarına aldığı suv'lardan biriydi. şirkete kayıtlıydı.

    kuzeni göremediğim için tekrar döndüm ve aynı yerden ikinci kere geçtim. kısıklıda biliyorsunuz haşmetlimizin evi bulunmakta. onun evi civarından 2 kere geçmiş bulundum. (evin sokağından değil, civarından.)

    neyse kuzenle buluştuk yedik içtik dağıldık.

    ertesi gün babam aradı ofisten. "oğlum sen iki kere kısıklıdan mı geçmişsin dün" diye sordu. "evet de ne alaka" diye sordum.

    "terör ile mücadeleden arkadaşlar çay içmeye gelmiş buradalar. kontrol etmek için gelmişler." dedi. biraz afalladım ama "tamam bir şey yok" deyip kapattı telefonu. 2 tane de tem şapkası bırakmışlar hediye olarak. halen durur. takmak istesem takabilecekmişim gibi...

    evinin çevresinden iki kere geçen aracın sahibini kontrole emniyetten adam gönderen kişi ülkeyi soktuğu halden haberdar olmayacak he mi?"

  • benzeri bir olayla ilgili ankara 10. ağır ceza mahkemesinin bir dosyasının duruşmasına girmiştim. olayda o kadar çok kişi var ki duruşma adliyede değil sincan cezaevindeki büyük duruşma salonunda yapılıyor ve bu dosya için ayrı bir heyet belirlenmişti. duruşmaları çatı davalar gibi günlerce sürüyordu.düzenek tam olarak bu şekildeydi. mekanın otoparkçısı dahi dolandırıcılıktan yargılanıyordu.

    gelen mesajlar üzerine olayın detayı:
    olaylar ankara'da müzikhollerin ve barların çoğunlukta olduğu birbirine yakın sokaklarda gerçekleşiyor. onlarca kız buralardaki tüm müzikholl ve barlarla anlaşmalı. o an nereye denk gelirse kurbanı oraya götürüyor. böyle tek bir mekan ve tek bir kız yok. o civardaki tüm mekanlar bu işi biliyor ve komisyon karşılığı kızlarla çalışıyor. tüm kızların işi sosyal medyadan bir buluşma ayarlamak ve erkeği, anlaşmalı olduğu sokak civarlarına davet etmek. tabi burada mesajlaşırken de moralinin bozuk olduğunu ve içmeye gitmek istediğini söylüyor. buluşma gerçekleşiyor ve kız civardaki herhangi bir mekana erkeği götürüyor. burada yeme içme gerçekleşiyor. tabi fiyatları çok afaki olacak şekilde. 2019-2020 yılı için konuşuyorum. 2 kişi ortalama 4-5bin tl (bazıları 3 bin, bazıları 8 bin vs) hesap geliyor.
    devamında da erkeklerin bazıları aileleri ve yakınları duymasın diye susuyor. bazıları da bu düzeni anlayıp şikayetçi oluyor. savcılık da şikayetleri birleştirip yaklaşık 6 ay olayı takip edip operasyon yapıyor. tüm kızları, mekanların sahiplerini, garsonlarını, aşçılarını, valelerini kısaca mekanda çalışan herkesi alıyor. mekan sahipleri ve kızlar tutuklanıyor. bulaşıkçı, aşçı, vale dahil diğer çalışanların da dahil olduğu dava açılıyor. böyle olunca da yaklaşık 20-30 civarı şikayetçi 300 civarı sanık olmuş. o yüzden de duruşma adliyede değil sincan cezaevindeki büyük duruşma salonunda oluyordu. her duruşma en az 4-5 gün sürüyordu. her gün akşama kadar her birinin sorgusu/beyanları alınıyordu.

    edit:bu kadar ayrıntı yeter diye tahmin ediyorum.
    edit:(yetmemiş, mesajlarda devamı talep edildi.)mesajlarda daha da ayrıntı isteyenler olduğu için biraz daha ayrıntı gireceğim.

    öncelikle benim kendi dosyam değildi. bir başka avukat arkadaşın yerine bir duruşma için girmiştim. o yüzden sonucunu takip etmedim. ancak az çok nasıl ilerleyeceğini biliyorum. mekan sahipleri ile kızlar ceza alacaktı, diğer çalışanlar için de bilgileri ne düzeydeydi ve bu fiillere katılımları var mıydı bunlar açığa çıkarılmaya çalışılıyordu. evet bilgileri var ve fiilleri de varsa onlar da ceza alacaktı. mesela garson hesabı artırmak için bir fiiller yapmıştır vs. gibi. ya da hesabı getiren fazla fazla yazmıştır vs.

    300 sanık ve her birinin en az 1 avukatı var en az 600 kişi ediyor. müştekiler, jandarmalar vs. derken salonda her an en az 1000 kişi olma durumu olabileceği için sanıkları mahkeye heyeti gruplara bölüyordu. isteyen tamamında hazır bulunabilir ama günlerce duruşmalarda hazır bulunmak istemeyenler için gruplara bölme yapılıyordu. 10'ar 15'er sanığa saatler belirleniyordu. mesela 15 kişilik bir grup yapılmış bizim müvekkil de o grubun içinde diyelim. 27.12.2022 salı günü 11-13 arasında sizin müvekkilinizi alacağız diyorlardı. biz o saatlerde gidiyoruz, sanığın beyanı alınıyor biz de gerekli açıklamaları yapıyoruz çıkıyoruz. duruşma devam ediyor. ha olayı tamamen çözmek için eğer müvekkilin açısından önemli ise bazı kişilerin mahkemece dinlenilmesinde de hazır bulunabiliriz ve hatta o sanığa avukat olarak sorular sorarak olayı açığa çıkartıp kendi müvekkilinin menfaatine de davranabiliriz. bunların tamamı halin icabına göre avukatın ayarlayacağı durumlar.
    tahminim ise şöyle; kızlar, mekan sahipleri ve garsonlar kesin ceza almıştır. ben valelerden biri için girmiştim. bizim vale işe daha yeni başlamıştı. olayları bilmediğini söylüyordu. bu durumdaki kişiler de beraat etmiştir diye tahmin ediyorum.

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. iyi okumalar.