hesabın var mı? giriş yap

  • (s=serseri,k=kız)bir arkadaştan alıntıdır:
    s-pardon bayan
    k-efendim?
    s-benimle çıkar mısınız?
    k-hayır!
    s-bravo,çok doğru bir karar,eğer evet deseydiniz yarrağı yemiştiniz.

  • "bir evdeki yeterince içbükey her yüzey, yeterince uzun bir süre sonunda kültablası olmaya mahkumdur" --mengus, 28.03.2005, 02:28, sigarasını hard disk'in anti static plastik kutusuna silkerken.

  • 18. yüzyıl sonunda düyaya yayılan milliyetçilik akımından bihaber dangalakların kendisine ulus devlet kurdu diye bok attığı aşmış insan.

    tek talihsizliği sömürgeleşmekten kurtardığı milletin bu kadar duyarsız, bu kadar sağır olmasıdır.

  • "<3" şeklinin ne olduğunu çok uzun bir süre anlayamadım ben, "taşak mı acaba" diye düşündüğüm bile oldu.

  • isvicre'nin en buyuk sehirlerinden biridir.
    sadece 36 saat kaldığım kent, o yuzden gezip gorduklerimi kısaca anlatayım.
    dunyanın en zengin sehirlerinden biri olmasına ragmen, paranın gorgusuzluk getirmedigi mutevazi gorunuslu bir sehir. 350 bin kadar nufusu olması nedeniyle trafigi yok ve tabi ki herkes cok saygılı.

    gidecek olanlara tavsiyelerim:
    - kullanılan dil almanca ama neredeyse herkes almanca, fransızca, ingilizce ve italyanca biliyor yani anlaşamama sorununuz yok.
    - ulasım için kesinlikle tramvay kullanın, bizim istanbul metrosu gibi ama her sokaga giren tramvayları var. ve sloganları " ein ticket für alles" yani her ulasım aracına tek biletle binebiliyorsunuz. tek bilet 4.10 franc, tum gun kullanım bileti 8.20 franc. ve bileti kontrol eden hiç kimse yok ...
    - tramvay duraklarında bilet satan yerlerden bilet ve zurih tanıtım kitapcıklarından edinin, cok kapsamlı ve her konuda yardım ediyor kitapcıklar.
    - noel zamanı gitmeme ragmen, tum avrupayı saran noal pazarı cılgınlıgını goremedim, sokakta sıcak sarap içemedim; içim buruk.
    - gezilecek yerler: buyuk magazaların bulundugu bahnhofstrasse, avrupanın en buyuk saatinin bulundugu st peter kirche, sehrin büyük meydani paradeplatz (genelde bellevue olarak da anılıyor), 853 yılında kurulan ve asil kadınların yaşadığı manastır olan fraumünster (vitraylar çok ilgi çekici), grossmünster (mutlaka üşenilmeden basamakları tırmanıp kuleden zürih izlenilmeli, kuleye cıkmanın ucreti 3 euro), niederdorf (barlar sokagı) ve her yerde ilanını gordugum bir hayvanat bahcesi var ama ben gidemedim
    -adım başı banka goreceksiniz ozellikle credit swiss
    - oturup sıcak çikolata içmek için: bellevue meydandaki spüngli , dukkanı 1830larda acmıslar, tadı sıvı lindt içmek gibi, cennet gibi bişi :)
    bu arada sehrin bir cok yerinde spüngli'nin pastane cinsi satıs magazaları var ama bahsettigim yerdeki magazanın ust katı geleneksel herkesin bulustugu spüngli cafe imiş. ben gittigimde cok kalabalıktı, teyzeler falan gun gibi oturmus dedikodu ediyorlardı.
    - odeon cafe, zamanında einstein ve james joyce zaman geçirirmiş burda, havasından bari bulaşssın diye ugramak lazım
    -yemek için geleneksel bir yer sectim: zeughauskeller. biralar ve schnitzel leziz
    - otel olarak cok kısa surede karar vermem gerekti ve booking.com'dan hotel olimpia sectim. 4 kişilik bir ev kiralamısız resmen farketmeden, 720 franc 2 gece 4 kişi odedik, 2 yatak oda , 1 mutfak, 1 banyolu catı katında yasadık :) ama bunun yerine merkeze daha yakın löwen civarındaki otelleri tercih etmenizi tavsiye ederim
    - bol bol cikolata satın alın ama ekonomik olmasını isterseniz bunun için adım bası goreceginiz coop ve migrosları tercih edin. lindtler free shop'tan yuzde elli daha indirimli marketlerde.
    - keyifli sakin bir kent, gol kenarında yürümek gerek
    - victorinox cakılarından almayı unutmayın (en ucuzu merkez istasyonun altındaki alısveriş merkezinde bulabilirsiniz)
    - cok büyük bir havaalanı var, kapılara gitmek için havaalanı içinde ufak bir metro var , ist ataturk havaalanı da yapsa keşke dedim.

    son olarak cok pahalı bir sehir, mango ve zara'da aynı mal istanbul, strasbourg ve stuttgart'da 10 euro degerinde iken zurih'te 20 cfr idi, insanın eli gitmiyor almaya.

  • bundan kac zaman once hatirlamiyorum ama, baskul almak bi' beyaz esya magazasina girdim. niyetim hem fiyat ogrenmek, isime gelirse almak. neyse yasli bir amca var satista. nedir ne degildir diye sordum.

    ben-kac lira bunlar amca ?
    amca- filankes lira.
    ben- e tavsiye ediyomusun ?
    amca- bunu ustune sabah donla cikip tartilcan kizim .
    ben- ohom.. taksit filan oluyo di mi ?
    amca- sabah kalkican, bisey yiyip icmeden, donla cikican bunun ustune oyle tartilcan.
    ben- heee... sey neyse ben bi iki yere daha bakayim.
    amca- sutyen donunla cikican ustune !!
    ben- haa. ooldu. hayirli isler.
    amca- don, don mutlaka onunla tartil.

    yemin ederim, nasil ciktim, nasil kactim hatirlamiyorum.
    odur budur, herkese derim bunu.

    -donla tartil !!

  • herkes bu adamı çılgın dahi, huysuz ihtiyar vb. diye güzelliyor ama katıldığı programda fatih altaylı'nın fransızca bildiğini hesaba katmayacak kadar aptal bir adamdır gerçekte.

    bilmeyenler için hatırlatayım, fatih altaylı'nın programında yusuf halacoğlu ile tartışırken, fransızca bir kaynaktan çeviri yaparken, o metinde yazmayan şeyleri uydurmuş ve kendi argümanlarını bu şekilde desteklemişti. daha sonra fatih altaylı metni görmek istemiş, burada böyle bir şey yazmıyor diye düzeltmiş ve sevan nişanyan da gak guk diye kıvırmıştı.

    herhangi bir tartışmada haklı gözükmek için muhatabının bilmediği dilde hikayeler uyduracak kadar ahlaksız ve moderatörün kim olduğunu bilmeyecek kadar da aptal bir adam bu. gözünüzde çok büyütmeyin.

    ekleme: @trulli, @amat ve @haberk2002'ye teşekkür ederim, videonun linkini bulup göndermişler:

    https://www.youtube.com/…atch?v=0xkrrysu9og&t=2824s

  • nedense pek merak edilen bir meseledir ve "o öyle bir ruhtu ki" değildir. gerçek her dem çiğdir. ortamlardaki kadın kıtlığı. o dönemi şöyle anlatırsak eğer durumun vahametini daha iyi fark edersiniz. tomris uyar liseden mezun olduğunda liseden mezun olan öğrenci sayısı 20 bin civarı. bunun dörtte biri anca kadın. yani 5 bin civarı liseden mezun kadın var. bunların sanat sepetle ciddi ciddi ilgileneni birkaç yüz ancadır. bu birkaç yüzden sanat sepet ortamlarında takılanı elli altmış ancadır. bir de bunların istanbul'da takılanı da bir yarısı kadardır. bir de bunların ciddi bir beraberliği ya da evliliği olmayıp ortam simalarıyla yakınlaşma ihtimali olanı da elde kalan yarının da yarısı falandır anca. yani ortamlarda bir düzine kadın ya var ya yok. birkaç yaş genç, birkaç yaş büyük kadınları da ekleyelim. tüm istanbul enteliz danteliz, sürüden farklı yaşarız kafasındaki yüzlerce bohem hayat erkeği eldeki elli civarı kadına bakıyor. ha bu elli kadın da aynı zamanda güzel yahut eli yüzü düzgün kadın olmuyor. yanisi aç kitlenin gözünü diktiği kadın sayısı aslında toplamda 10 falandır. manzara bu özetle.

  • fransa'nın nazi işgali sırasında almanlarla seks yapan fransız kadınlarını tanımlamak için kullanılan collaboration horizontale diye terim vardı. anlamı yatay işbirliği.

    1940'tan 1944'e kadar olan nazi işgali döneminde fransa halkından birçoğu işgale cesurca direnirken, kadınlar da dahil olmak üzere bazıları almanlarla işbirliği yapmıştı.

    fransız kadınları almanlar için başta tercümanlık yapmak gibi çeşitli işler yaptılar ve ne yazık ki bazıları yahudilerin gestapo'ya ihbar edilmesine de yardımcı oldu. ancak fransız kadınlarının alman askerleriyle ileri derecede ilişki kurduğu durumlar da vardı.

    (bazı fransız erkeklerin direniş hareketine katılmasının asıl sebeplerinden biri fransız kadınların nazilerle yakın ilişki içine girmesiydi)

    fransız halkı, işgalden sonra özellikle kadınların ihanetini kolay kolay unutmadı. alman askerleriyle ilişki kuran yaklaşık 20.000 kadının saçı tıraş edildi. bunların arasında yaklaşık 10.000 kişi almanlarla yakın ilişkiler içindeydi.

    bu kadınlara çeşitli cezalar verildi; bazıları, özellikle de fransız vatandaşlarını nazilere ihbar etmişlerse ölüm cezasına çarptırıldı. diğerleri ise hapishanelere, zorunlu çalışma kamplarına gönderildi ve birçoğu, belirli bir süre boyunca birçok hakkını kaybederek ikinci sınıf vatandaş haline geldi.

    1946'da işgalcilerle işbirliği nedeniyle yaklaşık 6.000 fransız kadın hapishanelere hapsedildi. ve işbirliği yapmakla suçlanan kadınlar özgürleşmeyi takip eden günlerde, kamuoyunda büyük bir aşağılamayla karşı karşıya kaldılar. bu kadınların ahlaksız olarak görüldüğünü herkese göstermek için saçları kazıtıldı.

    saç, kadınların baştan çıkarmasını simgeliyordu ve zorla kesilerek bu sembol onlardan alındı. daha sonra tıraş edilen saçlar önlerinde yakıldı. bu kadınlara femme tondue (fransızca tıraşlı kadınlar ) adı verildi. 'suçlu' kadınların yürüyüşleri kısa sürede çirkinler karnavalı ismini aldı.

    kadınlar, almanlarla seks yapmakla suçlanan kadınlara karşı erkeklerden daha saldırgan davranıyordu. bazen asıl işbirlikçiler, şüpheleri kendilerinden uzaklaştırmak için bu kadınlara saldırıyordu.

    bu kadınların çoğu hayatta kalabilmek için alman askerleriyle seks yapmıştı. kadınların çoğu gençti, hatta reşit değildi, fakirdi ve çoğunlukla ebeveynsizdi. koruyucu arıyorlardı.

    işin aslı; fransızların da kolektif günahları haklı çıkarmak için günah keçilerine ihtiyacı vardı ve her zaman olduğu gibi zayıflar cezalandırıldı. ancak naziler için sahneye çıkan edith piaf savaştan sonra saçlarını koruyabildi ve normal hayatına devam etti. neden, neden basit: çünkü ahlakın estetik standartları vardır.

    https://en.m.wikipedia.org/…orizontal_collaboration