hesabın var mı? giriş yap

  • algımızın sınırlarını tam olarak bilmemiz mümkün olmayabilir lakin onun bildiğimiz sınırlarından sözedebiliriz sanıyorum.

    temel sınırlar şunlar:
    - zaman sınırı.
    evren 14 milyar yaşında lakin bizler sadece 100 yıl kadar yaşayabiliyoruz. demek ki toplam zamanın sadece %0.00000007'sinden haberdarız.

    - mekan sınırı.
    kainat bugünki hesaplara göre kabaca 25 milyar ışık yılı genişliğinde, oysa bizler dünya üzerinde kabaca 13 bin metre çapında bir küre üzerinde yaşıyoruz. dandik bir modellemeyle evren'i de küre kabul etsek mekan sınırımız yüzde işaretinden sonra elli altı 0 ve bir tane de 1.

    - duyu sınırı.
    görme duyumuz tüm elektromanyetik spektrumun, atıyorum, on milyonda birini algılayabiliyor herhalde. kulağımız sadece 20-20000 hertz arasını duyuyor ki bu da hava moleküllerinin boyurları ile sınırlı ses dalgaları içerisinde, bunu da atacağım, on binde bir falandır. koku ile ilgili yorum yapamayacağım, her kokuyu algıladığımızı farzedelim. dokunmak da çok karışık onu da geçtik. o halde duyularımızla algıladıklarımız toplam uyaranların yüz milyarda biri, %0.0000000001 oldu.

    demek ki tüm evren'in 10^58'de birini, tüm zamanların 10^9'da biri bir süre boyunca tüm uyaranların 10^11'de biri ile algılayabiliyoruz. her şeyin 10^78'de birini yani.

    tüm samanyolunda bir proton.

    tabi tabi, şüphesiz ki askın dili evrenseldir.

  • venüs'ün gariplikleri.

    güneş'e merkür'den daha uzak olduğu halde, güneş sistemindeki en sıcak gezegen venüs'tür. * bunun nedeni armosferinde bulunan yoğun karbondioksit içeren bulutların sera etkisi sayesinde sıcaklığı tutmasıdır.

    bir venüs günü bir venüs yılından daha uzundur. venüs kendi çevresinde 243 günde, güneş çevresinde ise 224 günde döner. yani eğer dünyamız venüs kadar yavaş dönseydi, güneş'in bir doğup batma süresinde 4 mevsimi yaşayacaktık.

    dünya'da 23 derece olan eksen eğikliği venüs'te 177 derecedir. dolayısıyla kendi ekseni etrafındaki dönüşünü diğer gezegenlerin aksi yönünde yapar. yani venüs'te yaşasaydık güneş'in batıdan doğup doğudan battığını görecektik.

  • korsanların taktıkları tek göz bandının amacı yaralanma sonucu kaybettikleri tek gözü saklamak değildir.

    aydınlık bir ortamdan karanlık bir ortama ani bir şekilde geçtiğiniz zaman gözünüzün karanlık ortama alışması için belli bir süre gerektiğini, gözün karanlık ortama hemen adapte olamadığını hepiniz tecrübe etmişsinizdir. işte korsan gemilerindeki kaptan korsanlar sürekli olarak güverte ile depo ya da kamara arasında gidip geldikleri için, gözün karanlığa alışma süresini yok etmek amacıyla bu göz bandını kullanıyorlar. güverteden içeri (aydınlıktan karanlığa) geçtiklerinde göz bandını çıkarıp gün boyu göz bandının altında karanlıkta kalan gözü kullanıyorlar. bu şekilde göz bandı tarafındaki göz, zaten gün boyu karanlıkta kaldığı için karanlığa hazır bir şekilde bekliyor, karanlığa alışma süresi yaşamıyor ve hemen net görmeye başlıyor. özellikle savaş gibi saniyelerin hayatınıza mal olabileceği kritik anlarda gözün karanlığa alışma süresini göz bandı sayesinde yok etmek çok büyük önem taşıyor.

    ekleme: yukarıda yazdıklarıma inanmayanlar oldu. tek göz bandının anlattığım şekilde kullanıldığı zaman ne kadar da büyük bir fark yaratabileceğini ve bilimsel kısa bir açıklamasını şuradan izleyebilirsiniz.

    diğer kaynaklar:
    http://www.theladbible.com/…wear-eye-patches-280416
    http://www.wsj.com/…7887323646604578404581544768850
    http://mentalfloss.com/…id-pirates-wear-eye-patches

  • çaydanlık, kettle vs içine azcık limon tuzu atıp su kaynatıca kireç mireç kalmaması. o kötü kokulu tehlikeli kimyasallara ihtiyaç kalmıyor. oh mis.

  • "ya su an yasadigimiz dunya aslinda nesli tukenen bi irkin yasamlarini surdurmek icin yuzbinlerce yil once sectigi yasanabilir bir gezegen ise?" diye dusuncelere surukledi beni bu film.

  • yanlış bilmiyorsam;

    zamanında derin denizlerinde petrol olduğu keşfedildiği zaman, petrol çıkarma şirketleri bu konuda hiç bir bilgisi olmayan, eğitilmiş personeli olmayan ülkeye akın ettiler. ancak norveç devleti petrolu kendi çıkaracağını açıkladı ve personel eğitmeye başladı, teknik adamlar yetiştirmeye başladı. tahmin edeceğiniz gibi ilk seneler verimli bir çıkarma yapamadı devlet, teknik bilgiye sahip personelin eğitilmesi zaman aldı. ama sonrasında gerek teknik altyapısını kurup, gerekse eğitimli işgücüne sahip olunca devlet petrol geliri üzerinden hiç bir şirketle gelir bölüşümüne gitmedi. bu yaz gezdiğim kadarıyla tüm yollarını ve altyapısını yeniliyor. ülke avrupa birliğine girmiyor, çünkü petrol geliri nedeniyle cari fazlası var, fazla veren ülkelerin ab'yi fonlaması gerekiyor. bunun yerine her yıl fazlasını halkına planlı bir şekilde harcıyor.

    ders alınacak çok nokta var sanırım.

  • google earth'ün geçmişe yönelik uydu fotoğraflarını içeren bir özelliği varmış. ben de geçen debe'ye giren, antalya'daki yapılaşmaya yönelik bir entry vasıtasıyla keşfettim. aklım çıktı. iki gündür google earth'deyim.

    türkiye'de maksimum 2001'e kadar dönmek mümkün.

    ama bazı büyük dünya şehirlerinde nasa'nın uydu fotoğrafları sayesinde 1950'lere kadar gidilebiliyor. aklım çıktı, her yere bakıyorum. neresi nasıl değişmiş, kafayı yedirtiyor.

    mesela las vegas:

    1950: http://i.hizliresim.com/javnye.png
    2016: http://i.hizliresim.com/d2am0y.png

    50 senede nasıl bir şehir kurdunuz arkadaş? gerçi boş araziye şehir kurmak kolay. sim city'den biliyorum. var olanı korumak zor.

    bakın mesela bu da dubai. 2000'e kadar geri dönülebiliyor. onda da şehrin ortasının kaydı var ama geri kalan yerler silüetten belli oluyor. bir çölken, neye dönüşmüş ya 15 senede, götüm götüm adalar dikmişler.

    2000: http://i.hizliresim.com/vabnjq.png
    2016: http://i.hizliresim.com/ljvpal.png

    hadi istanbul'a da bakalım.

    kuzey istanbul, üçüncü köprü inşaatı başlamadan evvel, 2010: http://i.hizliresim.com/z5bl9d.png

    üçüncü köprü inşaatından sonra 2016: http://i.hizliresim.com/oapnm5.png

    yazık günah lan. orada yeşil kalmayacak.

    burası vaditepe diye bir yer. kiptaş'ın konutları var burada şimdi. bahçeşehir'in tam karşısı diye biliyorum, aradan bir vadi geçiyor.

    vaditepe 2004: http://i.hizliresim.com/oapngq.png
    vaditepe 2016: http://i.hizliresim.com/javn1o.png

    bakın şimdi mesela acıklı bir durumu göstereceğim:

    istanbul'un tarihi yarımadası'nı 2001, 2005 ve 2016 olarak görelim. 2001'de bir kısmı gözükmüyor ama geri kalanlarda tamamı gözüküyor. peyzaja, yeşil alana, yapılara, sahildeki değişikliklere bakın. ufak tefek, büyük küçük değişiklikler mutlaka gözünüze çarpacaktır. arkadaş tarihi olan bir bölge bu kadar değiştirilir mi ya? hele bir şu yenikapı'ya bakın aşağıya. ulan coğrafi yapı değiştirilmiş ya, böyle bir şey olabilir mi?

    2001: http://i.hizliresim.com/a7ppzv.png
    2005: http://i.hizliresim.com/57bzpz.png
    2016: http://i.hizliresim.com/d3re4d.png

    bir de roma'ya bakalım. roma'yla ilgili bir yazı okumuştum. şehir üç bölgeye ayrılmış. en içte kalan 1. bölgede çivi çakamıyorsun. hiçbir yapı st. peter's bazilika'sının en üst noktasını geçemez. zaten yeni yapı yapamıyorsun, değişiklik yapamıyorsun. ikinci bölgede de yeni yapı yasak, restorasyon yapabiliyorsun.

    roma'nın 1943'e ait uydu görüntüsü var. aradan 73 sene geçtiğinde, şehirdeki peyzajın bile nerdeyse aynı kaldığını görüyoruz. nasıl şehir bilinci varsa...

    roma 1943: http://i.hizliresim.com/57bz8d.png
    roma 2016: http://i.hizliresim.com/d3renn.png

    velhasıl şehirciliği bilmiyoruz gibi bir final yapmak isterdim de he-man'in orko'su gibi mesaj verip sonunu tatsızlaştırmaya hiç gerek yok. girin google earth'e zaman yolculuğu yapın, çok keyifli.

    ekleme: bir ekleme daha yapmak istedim. baktıkça insan hayret ediyor. odayeri'nin 14 sene sonra dönüştüğü hal beni gerçekten üzdü. odayeri istanbul'un kuzeyinde üçüncü köprü bağlantı yolunun geçtiği yer. bakın nasıl bir değişim geçirmiş:

    odayeri 2002: http://i.hizliresim.com/g8b0ml.png
    odayeri 2016: http://i.hizliresim.com/pkgwxv.png

    ekleme 2: şöyle bir kampanya varmış: (bkz: #60102536)

  • sabah uyanıp dünyanın en pahalı otomobili olan arabama bindiğim şehir. yanlış anlaşılmasın, arabam dünyanın en pahalı arabası değil ama diğer ülkelerdeki birebir yıl ve modeldeki araçlar arasında bir rekortmen. misal benim arabanın yenisi londra'da 72 bin lira* daha ucuz. fakat işte londra gibi bir avrupa mezbeleliğinde yaşamayıp, istanbul gibi bir markada yaşamanın bazı küçük bedelleri oluyor.

    şehitler tepesinden geçip günün ilk toplantısına gittim, arabayı ara sokaklarda bir park yerine yanaştırdım. bir belediye çalışanı gelip 1 saati 7*, iki saati 9* lira dedi. 9 liramı verip arabamı sokağa bıraktım. mesela berlin'de, şehir merkezi hariç her park yeri bedava olsa da, merkezde saati 1 euro'ymuş. e tabi berlin gibi bitmiş, yaşlı nüfuslu bir şehirde yaşamaktansa, istanbul gibi dinamik ve kozmopolit bir metropolde yaşamanın bazı küçük bedelleri oluyor, bence oldukça normal.

    günün ikinci toplantısı için şehitler köprüsü'nden karşıya geçtim, %48 zam gelmiş, 7* lira verdim. bunu da başka şehirlerle karşılaştırmak isterdim fakat dünyanın diğer büyük kentlerinde şehirleri birbirine bağlayan köprüler genellikle bedava. zaten o köprülerin çoğu eski püskü şeyler. istanbul gibi ulaşım projeleriyle öne çıkan bir kentte yaşamanın küçük bedelleri oluyor, e olması da normal.

    karşıdan dönerken benzin almam gerekti. benim depo istanbul'da 280*'e, new york'da 130 liraya doluyor. e bu da normal, sonuçta biri dünyanın en önemli şehirlerinden, en büyük havayolu hublarından biriyken, diğer alalade bir dejenerasyon yuvası.

    dönerken telefonum çaldı, eşim aradı, bu arada telefon diyip geçmiyim o da dünyanın en pahalı telefonu, mesela montreal'de benim verdiğim paraya aynı telefondan iki tane veriyorlar. eşim yüksek bir ses duyduğunu, panikle 2.5 yaşındaki oğlumuzu eve getirdiğini, iyi olup olmadığımı sordu. son olaylardan sonra gaipten sesler duyar oldu bu kız, istanbul'un keyfini pek çıkaramıyor. bu cennet şehirde yaşamanın küçük psikolojik bedelleri de oluyor ki aslen oldukça normal.

    iyiyim, şu an çok akıllı bir gazetecimizin "adı şehitler rıhtımı" olsun dediği klübün önünden geçiyorum dedim, rahatladı.

    sonuçta diyeceğim o ki burası çok güzel, çok marka, çok önü açık bir şehir. sosyal medyada bu yukarıda saydığım batının yozlaşmış kentlerine taşınanları gördükçe şaşırıyorum.

    bu satırları 50 megabit parası ödeyip, 11 megabit kullanabildiğim internetimle yazıyorum. zaten azı karar fazlası zarar, öptüm ponponlar.

    db edit: sürekli amsterdam'da otopark pahalı mesajı geliyor, kafanız hep böyle rahat hep böyle güzel olsun dostlar.

    (bkz: minik eymen'e yardım ediyoruz kampanyası)

    güncel edit: değişimi görmek adına, *altında bazı rakamları güncelledim.

  • kısa süre içinde başınıza geldiyse kurtulduğunuz için karmaya teşekkür etmeniz gereken durumdur. yıllar önce bu durumu yaşamıştım. er kişi bu sözleri kullanmasa bile sürekli olarak yoğun olduğundan bahsediyordu. zaten sürekli mesajlaşan ya da konuşmak isteyen birisi de değilimdir. tüm bunlara rağmen günde bir iki defa konuşmak zoruna gidiyor. başta anlayışlı oldum ama kısa sürede istenmediğimi anladım. gayet usturuplu bir biçimde durumu anlatıp yoluma gittim.

    sonuç ne oldu derseniz benden çok kısa bir süre sonra adam sevgili yaptı ve bana sürekli konuşmayı sevmediğini söyleyen adam whatsapp'dan çıkmaz oldu. her dakika kızla beraberdi, peşinde koşuyordu ve o an mükemmel bir aydınlanma yaşadım. demek ki bana yapmak istememiş ve isterse yaparmış. bu nedenle böyle bir şey oluyorsa size yapılan bu davranış kalıbı budur ve kişinin tercihidir. aynı zamanda şu anlama da gelir "sen bir köşede bekle, ben çevreye bir bakayım, istediğim olmazsa sana geri dönerim."en güzeli yolunuza bakmaktır, çünkü sizi umursamayan biri var demektir. size yapılmadığını anlamak ve sizi önemseyen insanın neler yapacağını bilmek olaylara bakış açınızı değiştiriyor.

    gururlu olup o kişiden vazgeçmek kendiniz için yapacağınız en güzel şeydir. gerçeği kabul etmek kişiyi fazlasıyla rahatlatır. en azından ben dersimi alıp yola devam ettim. emin olun o insanlar günün birinde adaleti fazlasıyla hissediyorlar. en azından benim açımdan öyle olmuştu. er kişi büyük bir aldatılma ve hayata küsme ile kapıma gelip af dilemişti. (yeniden görüşme isteğiyle birlikte) siz iyi olduğunuz müddetçe hayat gerçekten sizi bazı şeylerden kurtarıyor ve siz bunun ne büyük bir lütuf olduğunu ileride anlıyorsunuz.

    edit: arkadaşlar aradaki farkı iyi anlayın. kimse yedi yirmi dört benimle ilgilen demiyor. sağlıklı ilişkinin sınırları bellidir. en azından karşındaki insanın ne yaptığından haberin olur. fakat sen ona mesaj atmaya çekinir hale geldiysen ve senin attığın mesaja saatler sonra dönüyorsa amma bu esnada da sosyal medyada cirit atmaya devam ediyorsa defolsun gitsin. bana 5 dakika ayırmayan insana bende ayırmam kimse kusura bakmasın.

  • bir arkeolog olarak, nefes kesici bir haber olduğunu söyleyebilirim.

    başlık sahibi süsere de seviyeyi yukarı taşıma çabalarından ötürü teşekkür eder, saygılarımı sunarım. gına gelmişti zeynep bastık’ın eli ayağı vb başlıklardan.

  • deprem vesilesiyle kendilerine notumu verdim:

    beni taniyan hollandalilarin buyuk kismi laf arasinda ailemden herkesin guvende olup olmadigini sordu.

    gunlerdir topladigimiz koli koli yardimlarda bir cok hollandali yardim getirdi.

    turkiye'ye gondermek icin bos koli satin alan bir turke marketteki calisan neden aldigini sormus, sebebini ogrenince kasaya gidene kadar diger calisanlarla aralarinda para toplayip kasada cebine sikistirmislar, corbada bizim de tuzumuz olsun demisler.

    yine baska bir turk cadir alirken hollandali dukkan sahibi deprem icin alindigini ogrenince yuzde 50 den fazla indirim yapmis.

    her buyuk sehir nufuslari kadar para toplayip yolluyor. her vatandas icin 1 euro gonderiyorlar.

    bunlar son gunlerde yasadigim ve cevremde duydugum anekdotlar. bazen cok direk konustuklari icin sert ve igneleyici buluyordum ama harbiden delikanli insanlarmis. kendilerine cok tesekkur ediyorum. haklarini helal etsinler.

    edit: 14 subat 2023 hatay’daki enkazdan ses gelmesi başlığına desteklernizi bekliyorum.

    edit2: halkın topladığı paralar giro555 isimli bir organizasyonda toplanıyor. bu organizasyonda kızılhaç, kiliseler, çocukları koruma organizasyonları, unicef falan var. şimdiye kadar 28 milyon euro toplanmış durumda. şimdi giro555 i arayıp parayı hangi kuruma vereceklerini sordum. henüz belli olmadığını, direktörlerinin türkiye’de olduğunu, yakın zamanda bunun belli olacağını öğrendim.

    edit3: bu akşam devlet televizyonunda yardım programı yaptılar. türk sanatçılar türkü söyledi. giro555’de toplanan para da şu anda 57 milyon euro’yu aştı. ana haberlerde de sürekli ilk haber olarak geçiyor. baya kamuoyu oluştu burada.

  • son günlerde sıkça duyduğumuz af konusunda halihazırda çalışmalar devam ediyor.

    peki bundan önceki aflar ne zaman çıkmıştı?

    türkiye büyük meclisi tarihindeki ilk "genel af" yasası 7 ocak 1922'de çıkarıldı. toplam dört maddeden oluşan yasa ile cezalarının üçte ikisini tamamlayan mahkumların kalan cezaları affedildi.

    cumhuriyet'in kuruluşundan kısa süre bir sonra 26 aralık 1923'de ikinci genel af yasası çıkarıldı. sözkonusu düzenlemeyle, 29 ekim 1923'e kadar işlenmiş suçlara verilen cezaların yarısı affa tabi tutuldu.

    cumhuriyet'in kuruluşunun 10. yıldönümü dolayısıyla 26 ekim 1933'de, yeni bir genel af yasası çıkarıldı. bu yasayla, beş yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar hakkında takibat yapılmaması, üç yılı geçenlerin cezasının affına ilişkin düzenleme getirildi.

    27 mayıs 1960'da askeri darbe sonrasında 26 ekim 1960'da genel af yasası çıkarıldı. yasayla, kusurdan doğan suçlarla, üst sınırı beş yılı geçmeyen hürriyeti bağlayıcı cezalar hakkında takibat yapılmaması hükmü getirildi; beş yıldan fazla olan cezaların üçte biri indirildi, ancak bu sürenin beş yıldan aşağı olamayacağı hükme bağlandı.

    23 şubat 1963'da çıkarılan bir başka genel af yasasıyla,beş yılı geçmeyen hapis cezaları için af getirildi; değişik oranlarda ceza indirimi sağlandı ve bazı suç ve cezalar kapsam dışında tutuldu.

    3 ağustos 1966'daki genel af yasasıyla da benzeri doğrultuda düzenlemeler öngören af ve ceza indirimi getirildi.

    15 mayıs 1974'de chp & msp koalisyon hükümeti sırasında çıkan genel afla tüm sağ ve sol örgüt mensupları affedildi.
    1974 genel affından sonra cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı yarıya indi.

    (bkz: rahşan affı) olarak bilinen ve yargı mensuplarının tüm uyarılarına rağmen ecevit çiftinin ısrarıyla çıkarılan asıl adı şartla salıverme ve erteleme yasası olan en son af 22 aralık 2000’de çıkartılmış, devlete işlenen suçların dışındaki suçlara erteleme ve şartlı salıverilmiştir.
    oysa yargı mensupları ve avukatlara göre devlet; vatandaşlarına karşı işlenen suçları değil, eğer affedecekse öncelikli olarak kendine karşı içlenen suçları affetmeliydi.
    12 eylül'den sonra cmuk'la ilk darbeyi alan adalet kavramı, bu afla halk nazarında zedelenmiştir.

    rahşan affından sonra ülke genelinde suç patlaması yaşanmış, istanbul, ankara ve izmirin ana caddelerinde gündüz bile kapkaçtan, bıçaklı gaspten yürünemez hale gelmişti.
    bu aftan sonra olanlardan birkaç örnek;
    örnek 1;
    ismail ayvacıoğlu, serdar kaçmaz, ismail çolak ve savaş tüblek adlı 4 tinerci 1998'de anasınıfı öğretmeni serpil yeşilyurt ve annesi hanım yeşilyurt’u kaçırdı. serpil öğretmen’e defalarca tecavüz edip saatlerce eziyet ederek öldürdüler, yine tecavüz ettikleri annesini ise ağır yaraladılar. her 4 hükümlü de “rahşan affı” gerekçe gösterilerek salıverildi.
    örnek 2;
    ankara’da 55 yaşındaki cafer er’i tabancayla vurarak öldürdükten sonra etlerini yiyen özgür dengiz’in 10 yıl önce gölbaşı’nda bir kişiyi öldürdüğü için hüküm giydiği ve 3 yıl 4 ay yattıktan sonra ’rahşan affı’ ile serbest kaldığı ortaya çıktı.
    örnek 3;
    banka müdürü sema adın’ı öldürmekten müebbet hapse mahkum olan dört sanık ’rahşan affı’ndan yararlanarak altı yılda tahliye oldu. saldırganlar bankadaki paraları hesaplarına geçirdikten sonra adın’ı ayaklarına beton ve demir bağlayarak denize atmıştı.
    örnek 4;
    2 karısını hunharca öldürüp rahşan ecevit affıyla çıktığını sırıtarak anlatan adam tv'de evlilik programlarında 3. eş arıyor;
    https://youtu.be/obmh_x3m8kc
    örnek 5;
    dosya incelemesinden a.e’nin 1989 yılında manisa’nın turgutlu ilçesi’nde küçük yaşta kızı alıkoymak ve kızlığını bozmak suçundan cezaevine girdiği, 1992 yılında cmuk’ta yapılan değişiklikten yararlanarak tahliye edildiği belirlendi. suç dosyasına göre a.e. 6 temmuz 1995 tarihinde de eşrefpaşa caddesi üzerinde kadın diş hekimi b.s’ye aynı şekilde muayenehanesinde tecavüz edip kolye, alyans ve saatini gasp edip kaçtı.
    birkaç gün sonra güzelyalı semti’nde bir doktorun yazıhanesinde çalışan sekreter kıza tecavüzde bulunup gasp yapan a.e. aynı hafta içinde karataş semti’nde diş hekimi a.b.’ye tecavüze kalkışınca çevreden yetişenler tarafından suçüstü yakalandı. bu üç olaydan yargılanan a.e., önce ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı, sonra bu ceza 36 yıl hapse indirildi.
    1995 yılında girdiği cezaevinden infaz yasası’na göre 2013 yılında çıkması gereken a.e. kamuoyunda "rahşan affı" olarak bilinen şartla salıverme ve cezaların ertelenmesi’ne dair kanun’dan yararlanıp tahliye edildi.
    a.e. tahliye olduktan sonra aydın’ın söke ilçesi’nde "dolandırıcılık" suçuna karıştı, bu suçtan 3 ay kuşadası cezaevi’nde kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere bir kez daha tahliye edildi.
    son olarak dişlerini temizletmek bahanesiyle randevu alıp gittiği diş hekimi 40 yaşındaki zekiye gökşin’i, muayenehanesinde tecavüz edip elleriyle boğarak öldüren 37 yaşındaki a.e. ile suç ortağı 2 kişi, polis tarafından tekrar yakalandı.
    http://www.hurriyet.com.tr/…tecavuzcu-cikti-5018693
    örnek 6;
    ayrılmak isteyen kız arkadaşı ve annesini öldürdü, rahşan affından faydalandı
    http://www.radikal.com.tr/…si-boyle-isliyor-913580/
    örnek 7;
    daha sonra (bkz: barda) filmine ilham verecek olan olayın failleri, filmdeki sonun aksine rahşan affıyla serbest kalmışlardı.
    http://www.hurriyet.com.tr/…n-affiyla-cikti-5850513

    şartla salıverme yasası’ndan kısa süre sonra, yeni türk ceza kanunu’nun yürürlüğe girdiği 2005’te, düzenlemelerin değişmesinin etkisiyle, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması uygulamasının yürürlüğe girmesiyle ve son olarak denetimli serbestlik uygulamasının kapsamının genişletilmesi ve 5 yıldan fazla kimsenin tutuklu kalamayacağına yönelik düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle de cezaevlerinden onbinlerce kişi tahliye edildi.

    şartla salıverme yasası’nın çıktığı dönemde, eski adli sicil ve istatistik genel müdürü mustafa tören yücel’in yaptığı araştırmaya göre, her 5 kişiden biri 2 yıl içinde yeniden suç işleyerek cezaevine giriyor.
    araştırmaya göre aftan sonra aynı kişiler tarafından tekrarlanan suçların büyük bir bölümünü hırsızlık, ırza geçme, gasp, taciz ve uyuşturucu suçları oluşturuyor.

    yıllara göre cezaevindeki tutuklu sayıları:
    - 2001’de 55.609
    - 2002’de 59.429
    - 2003’te 64.296
    - 2004’te 57.000
    - 2005’te 55.087
    - 2006’da 70.277
    - 2008’de 103.235
    - 2009’da 116.034
    - 2010’da 120.814
    - 2011’de 128.604
    - 2012’de 136.002
    - 2013’te 144.178
    - 2014’te 156.195
    - 2015'te 178.089
    - 2016'da 197.297
    - 2017'de 228.993
    - 2018'de 254.000
    - 2019'da 280.114
    - 2020'de 297.019
    - 2021'de 272.000
    - 2022'de 303.944
    - 2023'de 341.497
    türkiye'deki cezaevlerinin toplam kapasitesi 289 bin 974 kişi ama ocak 2023 sonu itibariyle cezaevlerinde 341 bin 497 kişi bulunuyor. adalet bakanlığı verilerine göre, bu kişilerin 298 bin 975'i hükümlü, 42 bin 522'si tutuklu

  • jüpiter'in güneşin etrafında dönmeyecek kadar büyük olduğu.

    jüpiter, güneş sistemimizdeki en büyük gezegen. neredeyse 1300 dünya büyüklüğünde bir dev. hatta kendisi, güneş sistemimizdeki diğer tüm gezegenlerin toplamından 2,5 kat daha büyük!

    jüpiter'e kıyasla bizim küçücük dünyamız: görsel

    jüpiter o kadar büyük ki, güneş'in ve jüpiter'in ağırlık merkezi güneş'in dışındadır. güneşin yüzeyine son derece yakın olmasına rağmen.

    yani hem güneş hem de jüpiter, barycenter olarak da bilinen ağırlık merkezlerinin etrafında dönüyorlar. (barycenter, birbirinin etrafında dönen iki veya daha fazla cismin kütle merkezidir ve cisimlerin etrafında yörüngede olduğu noktadır şeklinde açıklanabilir) okudum anlamadım diyenler için görsel

    teknik olarak jüpiter, ve güneş işte bu barycenter etrafında yörüngede döner. yani evet! jüpiter o kadar büyük ki güneş'in etrafında dönmüyor. büyüleyici!

    peki diğer gezegenler için durum ne? misal dünyamız? jüpitere kıyasla dünyamız o kadar küçüktür ki, bu iki cisim için barycenter güneşin neredeyse tam merkezinde yer alır. o yüzden biz güneşin etrafında "dönüyoruz" diyebiliriz. görsel

    küçükken hepinizi (ya da çoğunuzu) birileri şöyle görsel döndürmüştür kendi etrafında. çeviren "neredeyse" aynı yerde dönmeye devam ederken çocuk onun onlarca katı mesafe kat eder. gerçekte olan ise barycenter'ınızın çevirenin neredeyse ayaklarına denk gelmesi durumudur. işte bir çok gezegen için de durum bundan ibaret.

    jüpiter'e saygılarla...