hesabın var mı? giriş yap

  • dizinin bel kemiği şu diyalogtur:

    - neler oluyor?

    - şimdi anlatamam. bana inanmalısın. dediğimi yap zamanımız yok.

    karaterler arasında sıkça geçen bu konuşma aslında seyirci ve senaryo yazarları arasında da şu şekilde geçmektedir:

    - neler oluyor?

    -şimdi anlatamayız. bize inan çok güzel bağlayacağız. izlemeye devam et.

  • 20 yıl sonra bir gençlik dizisinde idealist bir basketbol koçunu canlandıracak oyuncu kişi.

  • genelde ogretmene yaranmayi seven tiplerin isiydi bu. bu tipler ayni zamanda ogretmene yedirmek icin sarma borek yaptirirlardi anaciklarina. ogretmenler gununde ortmene hediye alalim, altin saat, tam altin alalim diye diretenler de hep bunlar ve anneleriydi. her sinifi ayri okulda okudugumdan ilkokul arkadasi ve ogretmeni bilincim gelismedi zaten. ben kendi siramin ortusunu yikiyorum, hakkaten ogretmen neden bunu yapmaktan aciz kalsin ki? uyanikligimla gurur duydum simdi, bak bunlar aidat odemeyi de cok severlerdi aklima geldi burden

  • mart 2014'te akp'ye oy vereceğini açıklamış, aralık 2014'te cumhurbaşkanlığı kültür sanat ödülü (bu da ne haltsa? bir taraflarından uydurdular herhalde cb'nin eli boş kalmasın diye) almış yazar.

    ülke bir garip yer oldu, kimse utanmıyor.
    adam demiyor ki mesela "lan daha kaç ay önce bize destek açıklamış yazara ödül veriyoruz, biraz çok belli olmuyor mu?". demiyor işte.

    murathan mungan'dan bir kez daha gelsin o vakit: türkiye'de her şey olursunuz ama rezil olamazsınız.

  • bu gece de muthis olan efsane program. ızleyin, mutlu olun.

    --- spoiler ---

    ahmet cakar : bir cin atasozu vardir; kakayi ustune oturarak saklayabilirsin ama kokusunu saklayamazsiniz.

    sinan engin: kurutursun.

    --- spoiler ---

  • oha kafalara bak, kıskanma falan deniyor bir de. lan aç ikisinin fotoğrafını yan yana koy bak hele bi. birisi aşiretten birisiyle evlendi diye kıskanacak birisi değil. aynı tweeti ben de okudum ve tweetten çıkardığım sonuç birisinin hayatının bir uçtan diğer uca nasıl da gidip gelebileceği konusu oldu. bi kaç kez daha okuyayım dur belki ben geri zekalıyımdır da kıskandığını anlayamamışımdır.

  • amerika birlesik devletlerindeki en guclu kurumlardan biri. yasama kurumu olan kongre ve yurutme olan hukumet ile ayni, hatta belki daha fazla guce sahip. dunyanin baska bir yerinde buna benzer bir ornek var mi bilmiyorum. avrupa ile kiyaslamak pek anlamli degil, cunku avrupa'da yasama organlari (demokratik sistemin yapisal ozelliklerinden oturu) abd'den daha etkili calistiklari icin yargi sadece yargi ile ilgileniyor. amerika'da ise bircok kisi kabul etmese de supreme court aslinda en kritik ve artik asilmasi gereken konularda yasalari yeni bir sekilde yorumlayarak aslinda yasama yapiyor.

    supreme court ilk kuruldugunda bu kadar guclu degildir halbuki. judicial review, yani kongre'nin gecirdigi yasalarin ya da baskanin, valilerin eylemlerinin anayasaya uygun olup olmadigini denetleme hakki bile yoktu. fakat akilli ve stratejik yargiclar ve kararlar ile supreme court kendi gucune guc katmis, bir bakima kendi aldigi kararlar ile kendisinin gucunu genisletmistir ve daha fazla konuda karar alabilir hale getirmistir.

    amerikan tarihinde cok onemli supreme court kararlari var, bunlarla ilgili bir seriye baslamak istiyorum. vaktim oldukca yazacagim cok uzatmadan, ne kadar vaktim olur bilmiyorum. sorulara ve onerilere de acigim. ilk yazim olan (bkz: brown v the board of education davası /@marquee) ile basladim.

  • türk yemeklerini değil nusret, czn burak, çirkin bıyıklı pilavcı gibi yemek sektöründeki şov maymunlarını ve bazı sağlıksız beslenme alışkanlıklarımızı iğnelemiştir. güzel reklamdır. her buluttan da nem kapmayıverin.

    edit: yine de siz ton balığı yemeyin. taşıdığı civa ve diğer ağır metallerle sağlıklı sandığınız bu yiyecek aslında sizi yavaş yavaş zehirlemekten başka bir sey yapmıyor. ayrıntısı şurada

    canınız balık mi çekti? alın bir kilo hamsi, palamut, lüfer. afiyet olsun.

  • --- spoiler ---

    bıktım bu fasfakir olup canını verebilecek durumdayken milyarder olunca paranın önemi yok diye tribe girip paraya dokunmayan karakterlerden. olum sen orda neyin ne olduğunu görüp kaçmışsın sonra başlarım böyle hayata diyip geri dönmüşsün 450 kişinin ölümünü görmüşsün cidden 3 5 kişinin ölmesiyle baştaki durumundan çok mu şey değişti deliricem. ayrıca kızın ailesini unuttun şrfsz

    diziye puan 8.5/10
    --- spoiler ---

  • walkman'de dinlediğiniz şarkının tadını bugün spotify'dan alamamak ile benzer bir durumdur. tüketim çılgınlığının sonucudur.

    eskiden şarkıları, filmleri ve duyguları kolayca tüketemiyorduk. bu sebeple film izlemek çok özel bir andı, çok değerliydi. zira istediğiniz an istediğiniz filmi izlemeniz mümkün değildi. günümüzde milyonlarca seçenek elimizin altında; istediğimiz filmi, istediğimiz an, istediğimiz kalitede, istediğimiz pozisyonda, istediğimiz hızda, istediğimiz şekilde izleyebiliyoruz. hatta o kadar konforluyuz ki filmi beğenmezsek izlemeden geçme lüksüne sahibiz.

    şarkılar da öyle. bilirsiniz kasetler vardı eskiden. öyle anında ileri-geri sarmak, anında başka bir şarkıya geçmek imkansızdı. istediğimiz an istediğimiz şarkıyı dinlememiz mümkün değildi. oysa günümüzde sonsuz sayıda şarkı elimizin altında, üstelik klipleriyle ve konser kayıtlarıyla birlikte. kulağa harika geliyor değil mi? işin aslı öyle değil ama...

    dışarı çıkarsanız sonsuz sayıda taş bulabilirsiniz, bu sebeple hiçbir değeri yoktur. oysa elmas bulamazsınız. çünkü kolay değildir elmas bulmak, çok zordur ve elması değerli kılan zaten budur. işte aynı durumu yaşamaktayız; eskiden elmas olan filmler ve şarkılar, artık birer taştan ibaret. aralarında tek tük güzel taşlar buluyoruz, hatta bu yüzden güzel bir film seçmek için günler harcıyoruz. böyle bir ahval içerisinde filmlerin ve şarkıların eski tadı vermeyeceği çok açık değil mi?

    bunlar size normal geliyorsa üzgünüm ama siz de tüketim çılgınlığının esiri oldunuz demektir. bana normal gelmiyor ama ne yazık ki çağın gereksinimi bu şekilde. ben de herkes gibi böyle yaşıyorum ancak hem duygularıma verdiğim değerden ötürü hem de mental sağlığım için elimden geldiği kadar tüketmemeye, üretmeye çalışıyorum. tüketmeyi kendime bir ödül olarak görüyorum ve bir şey tüketmek için bir şey üretmek zorunda hissediyorum. sizlere tavsiyem de budur. unutmayın, konfor en büyük düşmanınızdır.

    sosyal medya, internet, artan bireysellik, sahte sosyallik, sonsuz seçenekte şarkı ve film, kısacası tüketim çılgınlığı; sonuç konfora bağımlı hassas insanlar, kendini özgür sanan köleler, kapitalizmin çarkları...

  • bugün "6 gündür elektriğimiz yok, çadır yok , konuşmak istiyorum" diyen depremzedeyi konuşturmayıp-ittirerek- yayını kesilen adi tv100 muhabiri.
    kaynak: link

  • bir araba alırken bir tane de devlete alıyorsun, yetmiyor. 20 yıldır deprem vergisi ödüyorsun, yetmiyor. yurtdışına çıkayım diyorsun, devlet makas kesmiyor parası alıyor onu alıyor bunu alıyor yetmiyor. deprem oluyor yıllarca zillet dediği kesimden tek yürek adı altında para istiyor. para istediği kurumlarda imam hatipli liyakat abidesi yöneticisi olan afad ve vergi kaçırma değil kaçınma diyerek istifa edeceği yerde milletle taşak geçen kızılay.
    ben şahsen nakdi yardımımı ahbap üzerinden ayni yardımımı barolar üzerinden gerçekleştirdim.

  • haram zıkkım olsun.

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı erdoğan, depremde yaşanan gecikme nedeniyle helallik istedi.

    “adıyaman'da depremin ardından ilk birkaç gün istediğimiz çalışmaları yapamadık.

    bu yüzden sizden helallik istiyorum. gereğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın."
    --- spoiler ---

  • pudra şekeri kafası bu nerde görsem tanırım.

    t: bağlı olduğu kapı kapanacağı için yalının kesileceğinden korkan it psikolojisi.