hesabın var mı? giriş yap

  • bir kere daha ağzındaki baklayı çıkarmıştır. işte o açıklama:

    milli takımlar teknik direktörü fatih terim'in ayrılmasıyla, türkiye'nin büyük bir kaosa gireceğini ileri süren vural, şimdiden yeni teknik direktörün yerli mi, yoksa yabancı mı olması gerektiğinin tartışıldığını söylerken, kendisinin de bu göreve talip olduğunu açıkladı.

    ''en azından ben varım mesela. 25 yıldır bu ligde çalışıyorum. eğitimim var. yabancı dilim var. bize verilen imkanlarla neler yaptığımız belli. milli takıma çok futbolcu yetiştirdik. ben kendimi aday görüyorum, ama bir tane gazetede adımız geçmiyor. demek ki işin uzmanlık boyutuna bakılmıyor. o yüzden biz de 'tavşan dağa küsmüş, dağın haberi yok' misali, türkiye'de futbolu yönetenlere içimizden içimizden kırılıyoruz. yeteri kadar deneyim isteniyorsa tecrübeliyim. avrupa'yı biliyorum. daha düne kadar bu ülkede pro lisans sahibi olan sadece bendim. bu ülkeyi benden daha iyi tanıyan biri olabilir mi? iki tane akademi bitirmişliğim var. yabancı istiyorlarsa, ben aynı zamanda alman vatandaşıyım.''

    valla ben ikna oldum. en azından bir somestre. bi buldurun be.

  • insan'dır...

    lefter'in elini öper.
    sergen benden iyi futbolcu der.
    iyi aile babasıdır.
    elinde telefon ile alışverişte eşini bekler.
    fenerbahçe zor sezonuda ben her göreve varım diye mesaj yollar.
    tribünde yaralanan adamı ziyaret eder.
    rakibe saygı duyar.
    oynayamadığı zaman ağlar.
    oğlum yarı türktür... burada büyüdü... der.

    bu adam iyi ki futbolcu olmuş gelmiş fenerbahçe'ye de onu tanımışız.

  • hayatın gerçeklerini tokat gibi yüzünüze çarpar. ben dün geceki maçta üç kere sigarayı bıraktım, iki kere hastanelik oldum, iki kere maç yapmaya tövbe ettim, kalede durduğum 6 dakika da 6 gol yedim... şimdi ise bir dağ evine yerleşip odunculuk yapıyorum.

  • geldiğinden beri yıldırım demirören'in pisliğini temizliyor.
    borçlarla başladı, statla devam ediyor, en son dün de liverpool meselesini halletti.

    yıllar sonra editi: ellerim kırılaydı da şunu yazmayaydım. efsane başladı, kestane bitirdi. beşiktaş tarihinde süleyman seba gibi yâd edilme şansını kendi elleri ile itti.

  • bir galatasaraylı olarak söylüyorum: eğer bu şekilde kendini geliştirmeye devam ederse arda'nın esamesini okumayız.

    neden derseniz? arda'nın oyunun en önemli yönü zekası ve ayağında iyi top tutabilmesi. gökhan töre ise hızlı ve ayakları çabuk bir futbolcu, daha önceden kendisinde göremediğim şut özelliği de gelişiyor günden güne. futbolcular sezon sezon formunda olabilir bunu kabul ediyorum ama bu adam zaten yetenekliydi, şimdi ise üstüne koyuyor. rakip takımda olması bir şey farkettirmez. futbolun zevki burada, bütün iyi oyuncular senin takımında olsa ve daha iyisi olmasa tadı çıkmaz zaten.

    demek istediğim şey arda şanslıydı atletico madrid'e gittiği için. çünkü diego simeone ve takım inanılmaz bir ivme yakaladı. kendisi orada 10 numaralı formayı giyse de hiçbir zaman gerçek bir 10 numara gibi oynamadı. 60'dan sonra oyundan düştü sürekli. ben arda'yı severim. galatasaraylı'dır çünkü ama bence abartıldığı kadar(atletico'nun beyni vs.) iyi bir futbolcu değil.

    bu çocuğa robben diyorlar, demesinler. bu çocuk ister beşiktaş'ta ister başka bir takımda avrupa'da başarılar kazansın. biz ondan sonra gelenlere gökhan töre diyelim. ve isterseniz kızın ama kendisi olmasa demba ba bu etkiyi gösteremezdi bu takımda. bence beşiktaş'ın bu seneki performansının sebebi demba ba değil kendisidir.

    hepinize saygılar.

  • dün gece alelade gezinirken rastladığım ufuk açıcı bilgiler. her birinin doğruluğunu teyit ettim. buyurunuz:

    hollanda ve sicilya adaları 1651 yılından 1986 yılına kadar 335 yıl savaş halindelermiş. savaşın çıkış sebebi dahi savaşın kendi gibi yıllar içerisinde unutulup gitmiş.

    1985 yılında sicilya meclisi, hollanda büyükelçisi'ne "bakın, biz sizinle savaş halindeyiz." diye bir yazı kaleme almış. hollanda büyükelçisi de işin ciddiyetini anlayıp "azizim, nereden hatırlattınız, biz de size ansızın saldırmanın planlarını yapıyorduk." diyerekten bir güzel lafı gediğine oturtmuş.

    neyse, barış anlaşması kazasız, belasız 1986 yılında imzalanıyor.
    okuma

    sonuç olarak türkiye'nin san marino ile savaş halinde olması gibi bir durum yaşanmış iki taraf arasında. ayrıca 335 yıl ile dünya tarihinin en uzun süren savaşı oluyor bu savaş.

    ikincisi veracruz savaşı: 1828 yılında fransız bir pastane şefinin mexico city'deki pastanesi meksikalı askerlerce yağmalanıyor. pastahaneci de fransa kralı'na dükkanının meksikalı askerlerce talan edildiğini bildiriyor. fransa kralı da meksika'dan derhal pastaneciye 600 bin pezo tazminat ödemesini istiyor. fransa'ya milyonlarca dolar borcu olan meksika pastaneciye meblağı ödeyemeyeceğini bildiriyor. fransız donanması bu cevap üzerine avrupa'dan kalkıp, meksika'nın elindeki veracruz limanını işgal ediyor. vikipedi

    paraguay savaşı: babasının ölümünden sonra paraguay kralı olan francisco solano lopez kendini napoleon bonaparte gibi askeri deha olarak gören bir tür manyakmış. adam, bunu kanıtlamak için brezilya, arjantin ve uruguay'dan mütevellit tüm komşu latin amerika ülkelerine peşi sıra savaş ilan etmiş. savaşta, paraguay erkek nüfusunun yüzde doksanını kaybetmiş. bu adamın hırs ve tutkuları sebebiyle ülkesine yaşattığı felaket yüzyıldan fazla geçmesine rağmen halen ülkenin üzerinden silinebilmiş değil.

    futbol savaşı: kazananın, kaybedenin ülkesine daldığı honduras ve el salvador arasında çıkan savaş. 1969 dünya kupası için iki ülke iki kez karşı karşıya geliyor. ilkini honduras, ikincisini el salvador milli takımı kazanıyor. play-off maçını uzatmalarda el salvador kazanınca iki ülke arasında önceden de var olan göçmen sorunu daha da alevleniyor ve el salvador ordusu honduras'a giriyor. savaş fazla uzun sürmeden 3000 ölüyle neticeleniyor
    ancak savaşın ardından göçmen sorununun yanlış çözümü, el salvador'u 10 yıllık bir iç savaşa sürüklüyor. vikipedi

    yalnızca bir domuzun vurularak ölmesiyle sonuçlanan amerika ve birleşik krallık arasındaki domuz savaşı. 1859 yılına kadar abd ve birleşik krallık arasında kanada'nın kuzeyindeki belli başlı adalar arasında paylaşımda ihtilaf mevcuttu. bu anlaşmazlığın olduğu san juan adaları'nda, bir amerikan askeri, ingiliz toprağındaki bir domuzu vuruyor. ingilizler bu hadiseyi savaş sebebi sayıyor ancak sıcak savaş yaşanmadan bir arabuluculukla adaları tamamıyla amerika'ya teslim ediyor. vikipedi

    köpek savaşı: yirmili yıllarda bulgaristan ve yunanistan'ın arası balkan savaşları ve birinci dünya savaşı sebebiyle gergindi. ekim 1925'te kaçan köpeğin peşine düşen bir yunan askeri bulgar sınırına geçince bulgaristan tarafından ateş açılarak öldürülüyor. misilleme olarak yunan ordusu, olayın yaşandığı kasabaya saldırıp, ele geçiriyor. en sonunda milletler cemiyeti araya giriyor ve savaşı çok büyümeden yunanistan'ı tazminata mahkum ederek sona erdiriyor.

    ayrıca, gündüz savaşılıp geceleri iki taraf arasında içkilerin içildiği moldova ve transnistria arasında 1992'de yaşanan yaklaşık 1000 küsür kişinin yaşamını kaybettiği bir acayip savaş ve dahası

    ikinci kaynak

    2 yıl sonra gelen edit: köpek savaşı'nda tazminat ödeyen taraf yunanistan olarak değiştirildi. asiri oznel kisilik nickli yazar arkadaşıma uyarısı için teşekkür ediyorum.

  • adamlar barcelona'daki euroleague merkezinde bulunan toplantı salonlarından birisine zeljko obradovic adını vermişler ama gel gör ki; oturduğu evin kapı zilinde hala babasının adı yazan gençler bu insana loser demekteler.
    keşke bu adam gibi kaybetsem hep.

  • adam şuradan doktoram var derken (ben buralara böyle geldim diyor yani)

    o da gülerken, bizim de reisden dorpil var ihihiig

    gülüşü o.

    işte erdoğan'ın ülkeye getirdiği kitle. bu adamların bir başarıları bir varlıkları yok. varlıklarının tüm vücut bulmuş hali torpilden ibaret.

    türkiye neden büyük bir ülke olamayacak? kanıtı.

  • biliyorum, yeni eksi sözlük trendi olarak buraya almanya söyle süper, böyle müthis falan yazmam lazim ama son bir süredir ulan baska ülkeye mi ciksak diye düsündügümden biraz icimi dökmeye karar verdim. bir almanya gercegi olan irkciliktan, özellikle gizli irkciliktan ve dahi yabanci bireylerin almanya'da kendini evinde hissedememesinden bahsedecegim.

    simdi en bastan söyleyeyim de sonra begenmiyoran dön lan o zaman diye mesaj atmayin: almanya türkiye'yle kiyaslanamaz. yani kiyaslanir da hayali terazimizin bir tarafina almanya'yi koyuyorsak diger tarafa türkiye'yle beraber iki hatta üc ülke daha koymamiz gerekir. yani ben türkiye almanya'dan süperdir aslinda, kiymetini biliniz falan demiyorum. diyorum ki; almanya iyidir hostur ama arkadaslari kötü...

    almanya dogasi, sakin yasami, istediginiz her seye ama her seye ulasmanizi saglayacak imkanlari ve de tabii sosyal devlet olmasiyla süper bir ülke, zaten ülke nüfusuna oranla en fazla göcü de almanya aliyor. kagit üstünde zaten her sey on numara ama peki bu insanlar neden mutsuz? almanlara göre mutluluk zaten gerizekalilik göstergesi ama ya ispanya'dan, italya'dan, kanada'dan gelen insanlar neden hos gelmis gibi hissetmiyor almanya'da? ispanyol, italyan, yunan arkadaslarimiz bir bir ülkelerine döndü. kanadali arkadasim yok ama onu da youtube'da izledim. elin kanadilisinin bile iyi hissetmedigi bir ülke burasi. sana bana nasil iyi hissettirsin. video burda. 10. dakikadan sonra alinacak cok ibretler vardir...

    *adamlarin egitim sistemi öyle ki, neredeyse her giren ayni bir sekilde cikiyor. yani bilgi birikimi olarak demek istiyorum. adamlarin cok net bir sekilde ortalama bir insani var. sapmasi da inanilmaz kötü degil. mesela bizde öyle mi? türkiye'de daha konusmayi bile beceremeyen de dogma büyüme türk, aziz sancar da, ne bileyim kan uyusmazligina care bulan (ismini unuttum) kizcagiz da var, cikar telefonunu göster diyen dayi da. hah bunlarin bu tek tipligi, ellerine kullanim klavuzu verilmedigi sürece hicbir seyi kendileri akil edememelerinden dolayi yeni karsilastiklari bir seye cözum üretebilme becerileri yok. türkiye öyle mi? her birimiz master degree olmusuz bir sorun karisinda kirk tane fikir bulup en iyisini seciyoruz. mesela korona mevzusunda, asi olmak isteyenler asi merkezleri önünde iki saat bekliyor. asi mevzusu ilk ciktiginda dört ay sonraya randevu veriyorlardi simdi randevu sistemi patladigi icin bu sogukta sokakta 2 saat beklemeyi götü yiyene yapiyorlar ücüncü dozu. asilanma oranlari avrupa'nin neredeyse en kötüsü. insanlar her gün asiya karsi eylem yapiyorlar sokaklarda...

    *adamlar o kadar önyargili ki. kafalarinda bir dogru var ve onu degistirmek neredeyse imkansiz. entry'lerden birinde kisinin beyani esastir falan denmis de benim kendi tecrübelerimden yola cikarak hic de öyle degil diyebilirim. almanca kursundaki alman hocalardan biri neredeyse her ders fazlaejderhasiolanvarmi da mühendismis ya hani(ismail abi'nin hele hele isareti gelecek buraya) o versin cevabini diyerek matematik sorusu sordu bana. almanca kursunda. kadinin bana ve hatta bütün bir türk irkina bakis acisi yüzünden diplomayi alnima yapistirip dolasmaya karar vermistim de sonra ne olduysa kursu biraktim. sadece almanca kursunda da degil gayet normal hayatta da o soru dolu inanmayan bakislarla karsilasiyorsunuz inanin, kendinizle ilgili onlarin kafasinda olusturup siz kabul ettigi seylerle örtüsmeyen bi'sey söylediginizde hayir sen yalan söylüyorsun demiyor ama inanmiyor da. is ortamindan bahsetmiyorum bu arada, komsular, almanca hocalari, bir sekilde bir yerde üc bes kelam edip tanistiginiz insanlar(istisnalar var ama az)...

    *kafalarinda yarattiklari siz demistim. iki sene önce falan her seyi geride birakip köye yerlestik biz. biz gelince köy nüfusunun yas ortalamasi üc puan birden düstü. anasinin babasinin yanindan henüz ayrilmamis gencleri ve bebeleri saymazsak en genc biziz. ve de tek yabancilar... kendi evimizin önünde eve esya tasiyan nakliyatci muamelesi gördük biz. kendi esyalarimiz bunlar, biz satin aldik bu evi dedigimiz halde inanmadi kadin bize. evin eski sahibinin adina, kari diyelim mesela, kari'yi cagirin bana falan dedi. kadinin kafasinda yarattigi dünyada biz pis türkler ev sahibi falan olamayiz. ancak tuvalet temizleyebilir, dönerci dükkani acabiliriz.

    *baska bir komsuyla daha önce laf arasinda, ki lafin arasi da kendisi reenkarnasyona inaniyor onu anlatmis, ben herhangi bir inancim olmadigini söylemisim... bana hala sizin muhammed diye fikir belirtiyor. bir kez daha hatirlatiyorum bir inancim olmadigini(muhammed'in benim olmadigini) kadin islarla siz müslümanlar diye genelleme yapiyor. arada sen hic benim tanidigim türklere benzemiyorsun falan deyip kendince iyi bi'sey söylüyor. hayir abi ben normal, ortalama türküm senin kafanda baska bir türk tanimi var... nato kafa nato mermer deyimi yunandan cikmis ama almanlar icin söylendigine yemin edebilirim ama ispatlayamam...

    *bir de kendim yasamadigim ama is arkadalarindan birinin yasadigi bi'sey anlatmak istiyorum. bu arkadas almanya'da dogmus ama daha kücükken ailecek amerika'ya tasinmislar. bu arkadas gel zaman git zaman calistigi sirketin almanya subesiyle is yapmaya baslayinca ulan ben zaten almanim e gideyim bir bakayim vatanim nasilmis diyerek ic gecisle almanya'ya gelmis. ve bir sene sonra da topuklari götüne vura vura amerika'ya dönmüs. adam alman ya. almani bile almanya'da büyümemis diye dislamis adamlar anliyor musunuz...

    *bir sey daha anlatayim. eski evdeyken bir komsu bey vardi ki bu bey benim bu zamana kadar tanidigim en minnos alman amca. kendisinin boncuk gibi masmavi gözleri var ama gencliginde saclari epey koyu kumralmis ve bu yüzden kendisini sen türksün aslinda bize söylemiyorsun diye üniversite zamanlarinda arkadas gruplarina pek almamislar. bizzat kendisinden dinledim. tabii bunu anlattiktan sonra almanya'nin süper oldugunu sadece helikopterinin az oldugunu ve irkciligin artik eskisi gibi büyük bir problem(!) olmadigini... adam alman ve kendisine irkcilik yapildigi halde irkciligi reddediyor inanabiliyor musunuz?

    yasi daha genc daha internasyonal olabilmeyi basarmis, genellikle cokuluslu sirketlerde calisip diger irklardan insanlarla sürekli muhatap olanlari daha normal. ve bu insanlarla takilip almanlar aslinda süper siz sadece türklerle takilip almanlar irkci saniyorsunuz diyenlere inanmayin. hayatta bir yere gelemeyip bana irkcilik yaptilar ondan diyen almancilara da inanmayin ama.

    gelecek veya gelmeyi düsünen arkadaslar icin: zaten almanlarin kendilerinin de belirttigi gibi, benim turist efekt dedigim süre bitince almanya'nin gercek yüzünü kendiniz göreceksiniz. aha kaynak: *

    türkiye cehennem biliyorum ama almanya da cennet degil inanin. bize dönecek bir yurt bile birakmayanlarin kozmos belasini versin diyerek entry'mi sonlandiriyorum.

  • daha geçen hafta imamoğlu, fenerbahçe kadın basketbol takımının fiba euroleague final maçını tribünlerden izledi. emin değilim ama ali koç bile salonda değildi muhtemelen.

    uğur dündar daha neyin jestini bekliyormuş.

  • sümerlerin sonunu getiren göç dalgası

    sümerler, günümüzden yaklaşık 6.000 yıl önce mezopotamya'ya yerleşerek yüksek bir uygarlık kurmuşlardı.

    sümerler kurdukları uygarlıkta rahat ve refah içinde yaşarken arabistan içlerinden akad diye adlandırdıkları kavmin insanları sümer kentlerinde çalışmak için akın akın gelmeye başladılar. halk içinde bir kısım buna karşı çıksa da diğerleri ucuz işçilik ve köle gözüyle baktıkları için göz yumdular.

    150 yıl içinde işler değişti ve akadlar kentleri yakıp yıktı, sümerleri öldürdüler ve sonra iktidarı ele geçirdiler.

    sümerlerin son günlerinde bir bilge, kil tablete şöyle yazıyor: "fark edemedik, geç kaldık aman tanrım bu vahşiler hepimizi yok edecek. tanrım bizi affet!"

    ve sümer devleti yıkılır, akadlar ise sümer uygarlığının üstüne otururlar...

    (kaynak: muazzez ilmiye çığ, türk sümerolog)

    debe için teşekkürler.#158794567