593 entry daha
  • çeyrek asırlık çalışma ve emeklere rağmen daha halen maktulenin annesini ve ağabeyini suçlamak için olay mahallinde bulunan tüm adli tıp kanıtlarını ve dna donelerini yok saymak iktiza eder.

    hele bu dna donelerinden bir tanesi, maktulenin sol el tırnak arasında tespit edilmiş durumda. o dna donesini oraya kimsenin yerleştirme şansı yok. yeni nesil biyolojik veri tarama cihazları ile tespit edilmiş bu dna donesi. bir diğer dna donesi de koridorda bulunuyor.

    adli tıp uzmanları ve cinayet büro dedektifleri, anahtarın emanet edildiği komşunun amcasını müşahit olarak kaydederek evde iki kere inceleme yapmış.

    bu inceleme esnasında birisi ultraviyole ışın ve diğeri luminol sıvı ile olay mahalli biyolojik veri ve kan izleri açısından bilimsel olarak tetkik edilmiş. bu çalışmada evde, katiyyen bir temizlik ve orayı burayı silme gibi bir aktivitenin izlerine rastlanmamış. tıpkı verilen ifadelerde olduğu gibi cereyan etmiş menfur hadise. hayli teknik ve karmaşık olan bu işlem esnasında, evde şüpheli hiçbir bulguya rastlanmamış. olay mahallindeki tüm kan izlerinin, maktuleye ait olduğu neticesine ulaşılmış.

    yani polis, hiçbir şey yapmamış değil. çok şey yapmış. neredeyse o binada yaşamış cinayet büro ve adli tıp ekipleri. sırf bu yüzden maktulenin ailesi, çok uzun bir süre evlerini kullanamamışlar. bu yüzden olay mahalline yakın bir mıntıkada başka bir ev kiralayıp, bir süre orada ikamet etmişler.

    şimdi tüm bu gerçeklere rağmen, eğer bu iki dna donesi reddediliyorsa, o hâlde dna baz alınarak aklanan herkes şüpheli havuzuna geri döner.

    yani bu durumda rahmetli çağla'nın katili herkes olabilir. alt komşu yasin bey'den tutun kapıcıya kadar herkes şüpheli damgasını tekrar yer.

    cinayet anında yaşananlara sesli olarak şahit olan, gökçe adlı çocuğun, o anda evde olan solak babası da, bir anda zanlı hâline gelir.

    hattâ kasklı sapık da listeye yeniden dahil olur.

    ancak ağabey olamaz. niye olamaz?

    çünkü kesin olarak konumu bilinen ve yerinde teyit edilen tek kişi. o yüzden çok hızlı aklanmış..otobüs ile seyahat ederken cam çerçeve indirme durumu da yok. sargılı el olayı da palavra ve mübalağa. sadece aşırı üzüntü ve öfkeden kendini kaybedip nöbet geçirmiş. debelenmiş ve zor bela zaptedilmiş. hepsi bu kadar. 2008 yılındaki programda, bu gerçeği herkes teyit etti. otobüs şoförü ve yolcu bağlandı canlı yayında. hayal meyal yaşadıklarını ve ağabeyin "kardeşime ne oldu" diye bağırdığını beyan ettiler.

    rahmetli çağla'nın cenaze merasiminin video kaydı ve fotoğrafları da polisin elinde var. hayli kalabalık olan, o cenaze törenine ağabey de katılmış doğal olarak. şüpheli bir bulgu olsaydı, çoktan polisin dikkatini çekerdi. ama yok.

    polisin, ağabey ile görüşmesinin nedeni bacısı hakkında malumat almakmış. yani kendisine kafayı takan, âşık olan, rahatsız eden birileri var mı diye konuşulmuş ilker bey ile. o da ne biliyorsa, onu anlatmış.

    katil, maktulenin annesi de olamaz. çünkü ölüm olayına neden olan major yara, son derece maskülen bir kesik olarak tasvir ediliyor. yani bir erkeğin işi. bu çok net. ayrıca gülnur hanım'ın cinayet anında nerede bulunduğu ve ne yaptığı kesin olarak biliniyor.

    yani dna ve parmak izi bulgularını yok sayarsak, en başta komşular ofsayt pozisyonunda kalıyor.

    bilginize.
  • sanchez morales bu apartmanla ilgili bu kadar detayı nereden biliyor? yıllardır bu cinayetle ilgili çekilmiş neredeyse tüm videoları izledim. her videonun altındaki neredeyse her yorumu okudum. bu başlıktaki her bir entry'yi okudum. hiçbir yerde apartmandaki mardinli komşu, onlara gelen mafyalar, sahiplenilmiş köpek detaylarını görmedim. bu kadar detay bilgi sende nereden var acaba?
  • hay iktizalar götürsün denilesi yazarın kabak tadı verdiği hadise. tamam iki tane dna donesi tamam, abisi ordudaymış tamam sal kardeşim. hasta mısın? sanki aile hapse atılmış gibi her gün tepiniyorsun burada. katil bulunmamış, millet ikna olmamış işte araştırılmasını istiyor. sana ne??

    kimsin oğlum sen? aklı başında insan iki üç kez uyarır "gençler saçmalamayın, adli tıp, savcı işini bilir, aileyi üzmeyin" der, defolur gider. her gün her gece her kelimeye laf yetiştirmez burada. uzatan, abartan, kabartan ve aileyi iyice şüpheli gösteren senin bu deli bozuk destansı entrylerin. ailenin yerinde olsam sana dava açarım amerika'daki hatundan önce. ama devam et. her gün güzel gündem yapıyorsun, esas sen bize, bu dava kapanmasın isteyenlere hizmet ediyorsun, aynen böyle devam et..
  • şimdi bir defa, bu kadar düzgün ve osmanlı türkçesinden kalmış kelimeleri sık sık tekrarlayarak, aileyi aklama konusunda daha inandırıcı olmuyorsun bu bir.

    ikincisi, madem somut delil olarak dna ve parmak izleri var, zaten bu detayları bilmem kaçıncı defa bu başlık altında dillendiriyorsun, sonrada bize diyorsun ki beyninize veya parmaklarınıza boşa kalori yaktırmayın... sen değilmisin gün aşırı burada canhıraş bir şekilde uzun uzadıya yazdığın romanlar ile ailenin avukatlığını yapan... avukatlığını yapan diyorum zira bu ailenin o kadar çelişkili ifadeleri ve tutarsız eylemleri oldu ve bütün bunların da pek çok farklı platformda açıklaması yapıldı ancak, yüzlerce çelişki içeren detaylar gün gibi dururken, senin bu detayları küçümser tarzda çürütmeye çalışman bize neyi gösterir?

    tabiki de ailenin sözcüsü olduğunu... çünkü bu yazıları bizzat aileden biri ancak bu kadar yazabilirdi...

    madem çağla tuğaltay dosyası ile ilgili bu kadar derinlemesine bilgi sahibisin, o zaman sana iki kritik sorum olacak.

    1-) çağla'nın günlüğünde yırtılmış iki sayfa var. o sayfalarda neler yazıyordu ve o sayfaların akıbeti ne, biliyor musun?

    2-) son zamanlarda gündeme getirilen akat apartmanı meselesi var. bununla ilgili bir yorumunu alabilir miyim?

    bu iki soruya da mantıklı ve tutarlı bir temellendirme ile cevap verebilir misin sanchez morales???
  • sanchez moralesin abi olduğunu düşünmüyorum. bi ara abinin twitterına bakmıştım ve türkçesi a1 seviyesindeydi, bağlaç filan ayıramıyordu. bu başkası bence. ya ısmarlama entry giriyor ya da abiyle kanka. abi olsa öksürmekten yazamazdı hatta. olaydan bahsederken boğazını temizlemekten helak olmuştu.

    ama eğer abiyse de helal olsun, farklı hesaplarda bu kadar detaya dikkat edip farklı karakterlere bürünen bir keyser söze kendisi.
  • gündemde tutulması gereken başlıktır.

    reality showların açık dosyaları ele almasını zaten sağlıklı bulmam ama bu konu, havalı tabirle, cold case olduğu için belki bir bilgi gelir diye bir nebze daha ılımlı yaklaştığım bir olaydı. şimdi görüyorum ki medya her ne kadar konuyu gündemde tutsa da aslında büyük zarar vermiş.

    hatta eleştiri kapsamında yorum yapıyorum sadece, bence en büyük zararı orhan kemiksiz'le yapılan yayınlar verdi. okudum dediği dosyaya hiç de o kadar hakim değildi, bu kadar dikkatli ve kapsamlı yorumlar geleceğini düşünmedi. aileyi yayına aldı, onlar da farklı farklı konuşunca iş artık iyice çığrından çıktı. normalde aileden şüphelenenler bu kadar da fazla değildi ve kabul edin bu tutarsız konuşmalar en başta neden oldu buna. bu bence görece sosyal medyaya hakimiyetinin azlığından, bilemiyorum belki kişisel sebeplerle çok odaklanamadı. ama şu bir gerçek ki orada bunca yıldır konuyu takip eden, hatta yukarıda bir yazarın da yazdığı gibi, yorumları bile teker teker okuyan bir güruh olduğunu tam kavrayamamışlar.

    bir konu en fazla kaç tane farklı şekilde anlatılabilir? cam hikayesi kaç kere evrim geçirdi? önce cam kırıldı oldu, çünkü patlattı dedi gülnur saygı yalan mı? ondan sonra vurmuş çatlatmış sadece oldu. şimdi cam devreden çıktı fenalık geçirmeye evrildi. şimdi insanlar yani bu nasıl iş deyince haksız mı?

    bu sadece bir tane örnek, daha bunun gibi kaç tane önemli konu kaç yayına çıkıldıysa bir o kadar farklı anlatıldı. allah aşkına vakti olan bir excel tutsun, basit bir tane detay serap ezgü'de başka, müge anlı'da başka, orhan kemiksiz'de başka, öbür yayıncılarda başka anlatılırsa insanlar da şüpheye düşer.

    kendinizi ifade etmekte zorluk çekiyorsanız medyanın önünde ne işiniz var? aynı kadını hem kolej mezunu bilmem ne diye parlatıp sonra da beyin rahatsızlığı geçirdi derseniz bu da tutarsızlık olur. madem böyle farklı farklı konuşuyor, aynı semptomları gündelik hayatta da vermesi lazım. o zaman bu aile neden yayına çıkmasın, olmadık bir şey söylerse soruşturma zora girer diye durdurmuyor?

    diyorum hep, bu tablodan aile sorumlu ne yazık ki. açın davanızı o zaman ve deyin ki bakın biz elimizdeki bu bu donelere rağmen itham edildik, kişilik haklarımız saldırı altında. bunu ispatladığınızda insanlar da durulur, işte o zaman ortaya çıkar kim maşa, kim ajan, kim art niyetli.

    medya iki ucu pis değnektir, çoğu kişi medyayı kullanıp işini göreceğini zanneder ama ava giderken avlanır. lütfen tuğaltay ailesi, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak delillerinizle savcılığa başvurunuzu yapın madem ve bundan sonra siz değil avukatınız görünsün medyada.
  • gündemde kalacak olan cinayettir.

    kafama takılan bir başka konu daha var. orhan kemiksiz ve burçak ünal ortak yayınında otomat düğmesindeki sulu kandan elde edilen dna için yasin ç.'nin alt soy / üst soyu ile uyumlu denmedi mi? alt soy / üst soy ne demek? alt soy çocuk, torun vs, üst soy baba, dede vs değil mi yalın haliyle, yani özetle biyolojik akrabalık durumu değil mi?

    o zaman bu doğruysa soruşturmanın yasin ç.'nin akrabalarına yönelik daraltılması gerekir. yine bilgi doğruysa çok spesifik bir veri üzerinden soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiyor mu? buna bu kadar açık biçimde cesaret edeceklerini sanmıyorum. yok eğer asparagas ise çok yazık, bu durumda da bu ailenin de kişilik hakları saldırı altında.

    bunları yorum yaparken bir taraftan da doğru mu diye sormak için yazıyorum. eğer bir açıklaması varsa ve aksi yönde bilgiler gelirse de entry silinecektir.
  • sanchezce cevaplayacak ve fikir belirtecek olursam, dna donesinin kimseyle eşleşmemesinin belki de ailenin çokça yararına olduğu elim bir hadisedir bu cinayet. o dna donesi de zaten tırnak içinde kazıma şeklinde değil de döküntü şeklinde bulunmuş diye malumat aldık, izlediğimiz kadarıyla elbette. bu da maktuleye tesadüfen veya sehven bulaşmasını olağan kılıyor.

    mesela, o dna abiyle uyumlu çıksaydı o zaman da diyecektiniz ki, orası abinin odası, abinin dna'sının çıkmasından daha tabii bir şey olamaz, bunu tahayyül etmeniz bile abeste iştigal.

    nasıl, böyle yazınca ikna edici oldum mu, eski kelimeler filan, kıps.
  • tarih, edebiyat ve evrim biyolojisine meraklı olduğunu söylüyorsun, belli ki araştırma ve gözlem yapmayı da seven de birisin, ailenin pek çok mecrada verdiği yüzlerce beyanat ve video var. bugüne kadar, hiç bir tanesini bile açıp izledin mi?

    izlediysen de acaba anne neden diğer programlarda nedim bey'in iş yerine arabayla gittiğini söylerken orhan kemiksiz'in programında taksiyle gittiğini söylüyor?

    anne, 2001 yılındaki röportajında saat 16.00'da içine bir sıkıntı düştüğü için çağla'yı saat 17.15'e kadar her beş dakikada bir arıyor. halbuki gülnur hanım, 12 haziran 2000 tarihinde verdiği ilk resmi ifadesinde çağla'nın o günkü ders durumuna göre ya 16.30'da, yada 17.00'da eve geldiğini söylüyor.

    gülnur hanımın bu ifadesinden hareketle şu anlam ortaya çıkıyor, anne saat 16.00'dan itibaren evi aramaya başlıyor ve çağla'ya ulaşamıyor. iyi de, çağla saat 16.00'da daha eve gelmemiş ki, dolayısıyla gülnur hanım hiçbir şekilde çağla'ya ulaşamaz.

    gülnur hanım'ın 2021 yılındaki ece üner'in programında "ben sabah kalktım çocukların kahvaltılarını..." diye bir söylemde bulunuyor. bana kimse, burada yok annenin dili sürçtü, yok çocuklar derken ilker'i kastetmedi demesin. bu kırdığı pot, esasen bir dil sürçmesinden ziyade bilinç altındaki bir gerçeğin istemsizce açığa çıkmasıdır.

    baba, cinayet günü kendi dairelerine çıktığında, bütün bir evin içerisinde katili aramaya başlamış. gardrobun, dolabın, balkonun ve hatta buzdolabının içinde bile katili aramış. hangi katilmiş ki o, cinayeti işledikten sonra o kadar süre zarfında kaçmayıp, izini kaybettirmek yerine buzdolabında veya balkonda saklanmayı tercih etsin?

    baba orada resmen başka bir delil varmı diye aradı. ayrıca, sürekli olarak katilin / katillerin iki yabancı olduğunu ve kirli emellerini gerçekleştirmek istediklerini ileri sürüyorsun ya, yine gülnur hanım'ın 2001 yılında verdiği röportajda "telefonlarım, katili korkuttu" şeklinde bir beyanatı var. kimse kusura bakmasın da, korkan bir katil yerlerdeki kan lekelerini temizlemez. ha, belki temizliği iyi yapamamış o ayrı bir konu fakat çok net bir şekilde temizlik yapılmış.

    gülnur hanım, o gün komşunun evine girdikten sonra ilacı içtiğini ve doğru düzgün hiçbir şey hatırlamadığını, bir nevi kendinden geçtiğini falan ima ediyor ya, işte aynı gülnur hanım, geçen yıl orhan kemiksiz'in programında "yasin'in gömleği ütülüydü" diyebiliyor. bence o kadar yaşanan hengameden sonra, bütün mahalle çiğdem apartmanının önünde toplanmış ama buna rağmen annenin hatırladığı en önemli detaylardan birisi yasin'in gömleğinin ütülü olması ise, hiç kimsenin buna inanmasını bekleyemezsiniz.

    gülnur hanım ve nedim bey, saat 18.45'te evlerine geldiklerinde apartmanda 1. katta komşuları ile karşılaşıyorlar ve nedim bey komşularına "gülnur'u içeri alın, yukarı böyle görmesin" diyor. bu noktada asıl düşünmemiz gereken husus şu, nedim bey, yukarının (kendi dairelerinin) ne halde olduğunu nereden biliyor da, böyle bir talimat verme ihtiyacı hissetti?

    volkan'ın ifadesinde de çok önemli çelişkiler var. volkan ve yusuf arasında geçen konuşmayı diyalog şeklinde açıklayacak olursam,

    (bu konuşma çiğdem apartmanı'nın hemen bir üst sokağında gerçekleşiyor)

    yusuf : hey, baksana sen
    volkan : ne var, ne oldu
    yusuf : sen benim kim olduğumu biliyor musun
    volkan : sen kimsin
    yusuf : benim adım yusuf, al şu bıçağı şuraya at
    volkan : kıyafetlerimi kirletemem

    aralarındaki diyalog, hatırladığım kadarıyla böyleydi. şimdi, volkan ifadesinin bu kısmında yusuf'u tanımadığını söylüyor ya, işte yine aynı volkan, aynı verdiği ifadede yusuf için "yusuf k'yı tanırım. bizim karşı komşumuz olur. ben bu adamı tanıyorum." şeklinde bir beyanatı var. volkan ö, hani yusuf'u tanımıyordu? yusuf'u tanımasa volkan kendisine "sen kimsin" demezdi...

    görüldüğü üzere, araştırmak isteyen bunlar gibi daha pek çok detay bulabilir. sende bulabilirsin diyeceğim de, senin en çok üzerinde durduğun konular çağla'nın kanı ile yabancı bir erkeğe ait dna'nın varlığı, parmak izleri....

    peki, böyle bir dna donesinin varlığından bahsediliyor, yahu polislerin olay yerinde nasıl özensiz çalıştıkları hepimizin malumu. oturma odasındaki sehpanın üzerindeki çekirdekler incelenmemiş, mutfakta bulunan ayakkabılar incelenmemiş, çağla'nın ex halde bulunduğu o yatağın üzerindeki battaniyeler bile incelemeye alınmamış...

    dna donesi nerede demiştin? koridorda çağla'nın kanı ile karışık bir halde demiştin... koridor dediğin yer de ağabeyin odasının önü. polis oradan dna donesini alasıya kadar, en az 30 kişi o kan+dna örneğinin üzerinden gelip geçmiştir. peki bu şartlar altında, biz o dna donesinin gerçekten katile ait olup olmadığına nasıl inanacağız söyler misin bana?

    hani sen araştırmayı seviyordun ya, al işte ben sana üzerine düşünebileceğin 8 tane çelişkili detay saydım ve bu çelişkilerin hepsi, kişilerin bizzat kendi beyanlarından yola çıkılarak oluşmuştur.

    bu kişiler için söyleyebileceğim, bunların verdikleri ifadeler hem birbirlerini yalanlıyor, hem de kendilerini yalanlıyor.

    artık bu olaya at gözlüğü ile bakmanın zamanı değil. gerekirse her videoyu saniye saniye izleyip, verilen her beyanı, söylenen her sözü satır satır okuyup analiz yapacağız.

    tabii bu dosyayı farklı bir noktaya çekme gayreti içerisinde bulunuyorsan da onu bilemem, neticede bundan doğacak sonucu biz belirleyemeyiz, öyle değilmi ?

    birde 300 kelime ile z kuşağı türkçesi konuşsam demişsin, senin yapacağın genelleme olmaz olsun. o genelleme yapıp küçümsemeye çalıştığın z kuşağının içerisinde öyle zehir gibi gençler var ki, inan bana senin gibi sözde bilim / sanat araştırmacısıyım diye dolananlardan 10 kat daha fazla zekaya sahip. ona göre....
  • #164106489

    bir soru da ben ekleyeyim,

    çağla’nın telefonundaki tüm arama ve mesajları kim sildi? avm’den beri takip eden, arkasından eve girip tecavüz etmekten vazgeçerek öldüren sapık mı?
1301 entry daha
hesabın var mı? giriş yap